Paylaş
O nedenle ‘silahlı unsurların sınır dışına çıkarılması’ tartışmasına “Konuşulsun canım” taktiği çerçevesinde, oyalama amaçlı bakıyorum.
Çünkü birincisi; her ne kadar Başbakan Erdoğan, “Benim ülkemin dışında (nereye giderlerse) sorun o ülkenindir” dese de, bir ülkenin komşusuna bile bile silahlı unsurlar yollaması mümkün değil, bunun hukuki zemini de yok.
O nedenle ya o silahlar gömülecek ya da geldiği gibi çıkacak.
Taraflar da bunu biliyor; önemli olan da o silahların bir daha kullanılmaması.
O silahlar sustukça, halkın ‘Silahlar nerede’ diye bir derdi de olmaz.
SURİYE VE İRAN SEÇENEĞİ
İkincisi, PKK bunu sorun etmektense silahlı unsurlarını, bir şekilde açılan kanallardan çok ihtiyaç duyduğu İran ve Suriye’ye geçirecek.
PKK’yı sürece zorlayan nedenlerden birinin de bu olduğuna inanlardanım.
Çünkü bir süredir, “Kimileri kabul etmese de PKK, Suriye’de defacto bir devlet kurdu ve önceliği onu sağlamlaştırmaya verdiği için orada askeri güce ihtiyacı büyük” diyorum ve nedenimi de şöyle açıklıyorum:
“ABD, Irak’a girdi; PKK oraya yerleşti. ABD, Suriye’ye dokundu; PKK orada devlet kurdu. ABD şimdi de ‘Sıra İran’da’ diyor”.
O an geldiğinde PKK/PJAK İran’la yaptığı barışı niye kenara koymasın?
İlginçtir, salı günü iki önemli gazeteci arkadaşım, birer saat arayla benim bu tezimi istihbaratın önemli isimlerinin de dillendirdiğini söylediler.
Ayrıca Başbakan Erdoğan da, CNN Türk-Kanal D ortak yayınında ilk kez, silahlı unsurların Suriye ve İran’a geçebileceğinden söz etti.
Neyse, aynen Başbakan gibi, “Önemli olan Türkiye’nin faydası” diyenlerden olduğum için sürecin başarıya ulaşması zorunluluk. Ancak, aşağıda sıralayacağım nedenlerle süreci, karşı olanların değil de destekleyenlerin tıkamasından ciddi bir şekilde korkuyorum.
BAK ŞU DEMOKRATLARA
- YENİ anayasa için bildiri yayınlayıp öneri getirenlere hemen “Brakisefal kafa” damgası vurulur, üstüne yürünür, “Sus, otur yerine” denirse, sadece “Barış gelecek, demokrasi gidecek” diyenlere koz verilir.
- ‘İktidar gücü arkamda’ diye her eleştiren, ‘Ergenekoncu’ diye sindirilmek istenirse delikler tıkanmış olmaz, büyük bir patlamanın gazı biriktirilir.
- 18 Mart’ta, saygı duyduğum süreci destekleyen bir prof., bir gazetede, “Türk sözcüğünü etnik kategori olarak ilk kez 18. yüzyılda Avrupalılar kullandı” diye yazdı. Yani, neredeyse “Kürt yok; kart, kurt vardı” yerine “Türk yok, tark turk var” demeye getirilecekse hassasiyetler korunmaz, sadece iş çığırından çıkarılmış olur.
- CHP’nin sürece katkısı için yapmadık eleştiri bırakmayan bazı ileri demokratların, iktidara, “CHP’nin bu tekliflerine neden ‘Evet’ demiyorsunuz?” sorusunu yöneltmek bir yana, önerileri görmezden gelmeleri tam bir çifte standart. Hele hele sendikalara gece yarısı yapılan polis baskınını eleştiren CHP’yi, DHKP-C destekçisi göstermek, süreci dibine kadar baltalamaktan öte geçemez.
Demem o ki; bu çevreler madem ‘Halkın yüzde 70’i süreci destekliyor’ diyor, o zaman bıraksınlar yüzde 30 adına da birileri konuşsun.
Sonuçta oyu verecek, asıl cezayı kesecek olan halk değil mi?
Paylaş