Paylaş
Çoğu Avrupa’dan, ABD’de dahil 35 ülkeden gelen gazeteci konuklarımızın programın İstanbul ayağından çok etkilendiklerini söylemeye gerek yok. İki akşam yemeği yenen Çiçek Pasajı ve Binbirdirek Sarnıcı; geç kahvaltı eşliğinde turlanan Boğaz; Topkapı Müzesi, Sultanahmet Camii, Ayasofya Müzesi ve Hipodrom ilk kez görenler üzerinde büyüleyici etki yaptı. Erzurum’da da dün yapacağımız kayak yarışlarının ertelenmesine neden olan sert hava koşuları dışında şu ana kadar her şey iyi, planlandığı gibi geçiyor.
TÜRKİYE’NİN ARTAN ETKİSİ
Salı akşamı Dedeman Otel’de “Yeni Gazetecilik ve Basın Özgürlüğü”, dün akşam ise Atatürk Üniversitesi’nde “Değişen Dünyada Türkiye’nin Bölgesel ve Uluslararası Rolü” başlıklı iki panel yaptık. Bu akşam ise Erzurum’un göbeğinde, tarihi Yakutiye Medresesi önünde Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın katılımıyla ödül töreni düzenleyip, konuklara salep tattıracağız; ardından tarihi Erzurum Evleri’nde yemeğe geçeceğiz.
Salı günkü panelde ilk dikkatimi çeken konukların tamamının katılımıydı. Duayen gazeteci Haluk Şahin ve Star’ın köşe yazarı Mustafa Akyol ile İtalyan gazeteci Prof. Marco Pratellesi’nin konuşmacı olduğu panelde önceki yıllarda yapılanlara oranla daha fazla soru geldi, söz alıp konuşan oldu.
Şahin, Türk medya ve sinema sektörünün bölgede ve uluslararası arenada artan etkisini net bir şekilde ortaya koydu; Türkiye’de artık konuşulmayan tabu kalmadığını, özel TV kanalları eliyle halkın uzun siyasi tartışma programlarına katılarak/izleyerek demokratik tutum geliştirdiğini söyledi.
Şahin, bu olumlu gelişmelerin yanında yanlış işler olduğunu da belirterek, özel yetkili mahkemeler, Terörle Mücadele Yasası (TMY), cezaevindeki gazeteciler ve medya üzerindeki olumsuz etkileri örnek verdi.
OBJEKTİF DEĞİL TARAF TÜRK
Mustafa Akyol da babası cezaevinde kalmış bir gazeteci olarak, Türkiye’de yaşanan demokratik gelişmeleri, bugüne nasıl gelindiğini ayrıntılı anlatıp Şahin’in sıraladığı olumsuz örnekler üzerine dikkat çekici bir konuşma yaptı.
“Gazeteciler içeride, bu iyi değil” diyen Akyol, içerideki gazetecilerin çoğunun PKK bağlantılı terör suçuyla tutuklandığını, ancak sorunun temelinde liberal olmayan TMY’nin yattığını belirtti ve şu ilginç cümleyi kurdu:
“Bu yasanın böyle çıkmasını en çok generaller istedi, onlar etki etti. Ancak şimdi o yasa ile o generaller içeride.”
Türkiye’de iktidara kim gelirse gelsin otoriterleşme eğilimi gösterdiğini, geleneksel hal alan bu durumun devletin çok güçlü, merkezi yapının çok ağır olmasından kaynaklandığını anlattı. Bu yapının değişmesi halinde sorunun da çözüleceğini kaydeden Akyol, “Türkiye’nin ihtiyacı, yapacağınız olumlu eleştirilerdir. ‘Bunlar Taliban zihniyetinde’ bakışı ise mutlaka yok edilmeli” dedi.
Akyol’un, bir soruyu yanıtlarken, “Objektif Türk yok, taraf Türk var” sözü, büyük ciddiyet içinde geçen panelin tek güldüren anı oldu.
Şahin’in, “Evet böyle olduk. Bakın Akyol 20. yüzyılın en önemli Türk devlet adamının Özal olduğunu söyledi, bana göre ise Atatürk” cümlesi ise kanıt.
Sonuçta, bu panel de gösterdi ki bölgesinde güçlü ve etkili, ekonomisi iyi bir noktada olan Türkiye’ye “Cezaevinde gazeteci var” sözü dahi yakışmıyor.
Toplumu da rahatsız eden bu görüntüden uzaklaşmanın en kestirme yolu yargı adamlarının esen bu olumsuz havayı bir an önce görmesidir.
Paylaş