Paylaş
Ev ve iş güzergâhı nedeniyle Ankara’da en çok kullanılan BDDK’nın önündeki bu altgeçitten günde en az iki kez geçiyorum.
Gezi gösterilerinde o altgeçitteki seramikleri de kırdılar, parçaladılar.
Anakent Belediyesi, gösteriler bittiği halde neredeyse 20 gün bu vandallığın görülmesi için altgeçide hiç dokunmadı.
Yani, “Vandallık Müzesi” geçici olarak ilk burada kuruldu.
Buraya geçici müze unvanı kazandıran eserler ise duvardaki kırık seramikler değil, sürücüler için tehlike yaratmasına rağmen ‘deliller görülene dek’ gerekçesi ile asfalttan kaldırılmayan taşlar oldu.
İşte o müzenin taş eserlerini 20 gün boyunca seyredip durduk.
SERAMİKLERİN KARŞILIĞI
Sonunda o taşlar gitti, kırık seramiklerle yetinmeye başladık.
Hesaba göre, böylece vandallığı her geçişimizde anımsamış oluyoruz.
Ancak ben, o seramiklere cuma gününden beri başka türlü bakıyorum.
Başbakan Erdoğan’ın, Gezi gösterileri boyunca yaptığı tüm konuşmaları yeniden okuyorum ve inanın çok da yararlı olduğuna inanıyorum.
Örneğin, bu seramiklerle ilgili sözlerini unutmuş gitmişim.
Ta ki cuma günü Erdoğan’ın Kazlıçeşme mitingindeki şu sözünü okuyana dek:
“Ankara... Bütün otobüs durakları yakıldı yıkıldı, canım canım seramikler kırıldı”.
“Bütün otobüs durakları” ifadesinin abartı içerip içermediğini takdire bırakıyorum; ama cumadan beri, yerleri doldurulamaz olsa gerek, o kırık “canım canım seramikleri” gördükçe bu sözleri anımsıyorum.
Acaba yüz civarındaki o canım canım seramiklerin her biri, 8 bine yaklaşan yaralı göstericinin kaçına karşılık geliyor diye hesap yapıyorum.
Acaba, artık görmeyen 12 gözün kaçı, kaç seramiğe karşılık diye düşünüyorum.
İçinden çıkamıyorum; ölen altı genç canla kıyasa ise girişemiyorum dahi.
O nedenle artık o kırık fayanslar bende hiç ‘canım’ duygusu yaratmıyor.
Eminim çoğu Ankaralı için de böyledir.
KIRILAN ONURLARI TAMİR
Keşke o kırılan seramikleri, kırılan onurlardan daha az önemseseydik.
Keşke her fırsatta, her konuşmamızda ölen, gözü çıkan yaralananlar için ‘caaanım’ haykırışları yapsaydık.
Bu yapılamadı maalesef; ama o seramikler her gün karşımıza çıkarılıyor.
Hadi biz de kabul edelim, vandallığı kanıtladıkları için o seramikler bazılarımızdan, bazı vatandaşlardan daha önemli, daha kıymetli olsun.
Ama, örneğin Başbakan 7 Haziran günü Kuzey Afrika gezisinden dönüşünde, Atatürk Havalimanı’nda, “Sokaklarda kâğıt toplayarak hayatını idame ettirmeye çalışan gencimiz, ona da kastettiler” dedi. Aradan tam iki ay geçti, o kastı yapanlar bulunup karşımıza çıkarıldı mı?
Veya, ‘başörtülü kardeşlerime el uzatan, hem anneye hem bebeğe şiddet uygulayan alçaklar’ ile ‘camide alkol kullanan saygısızlar’, ‘hukuk dairesi içinde gereken hesabı’ şimdiye dek verdiler mi?
Eğer vermiş olsalardı, hiç değilse kâğıt toplayan o çocuğumuzla, darp edilen başörtülü kardeşimize kıymet verilmiş, onlar da kendilerini daha kıymetli hissetmiş, camilerimizin kutsallığı da korunmuş olmaz mıydı?
Paylaş