Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Avrupa’da değişen Türkiye algısı

ULUSLARARASI Gazeteciler Kayak Kulübü’nün (SCIJ) genel kurulunu, 34 ülkeden 220 gazetecinin katılımıyla bu yıl İspanya’da Baqueira bölgesinde yaptık.

Haberin Devamı

Charlie Hebdo katliamı nedeniyle tartışma konumuz da ‘İfade Özgürlüğünün Sınırı’ oldu; sunumu ise Fransız ve Faslı gazetecilerden geldi.
Katliamı İslam’a, Müslümanlara bağlayan tek kişi çıkmadı.
Faslı gazeteci saldırının İslam dünyasında nefretle karşılandığını vurguladı, tahmin edebileceğiniz sözler söyledi.
Olay yerine ilk gidenler arasında bulunan Fransız gazeteci de sorunu, dinsel çerçevede görmedi; aksine, ‘Ülkelerinde yaşayan insanlar arasından neden böyleleri çıkıyor’ sorgulamasını şart koştu.
“İnançlarla ilgili ifadelerde bugüne dek acaba yanlış mı yaptık” diye de sordu.

BATI’NIN GÖSTERDİĞİ ALTERNATİF

Söz alan kaptanımız Barçın Yinanç, ifade özgürlüğünün sınırını, nefret ve ırkçılığın belirleyeceğini; dinlerin bazı yönlerinin mizah/söz/yazı konusu olabileceğini; ancak örneğin, Hz. Muhammed’i terörist gibi algılatacak her ifadenin nefret söylemine girdiğini, kabul edilemeyeceğini kuvvetle vurguladı.
Yinanç, “İslam karşıtı ve ırkçı söylemlerle Irak ve Afganistan gibi ülkelerde bombalanan masumların yükselttiği öfkeyi de mutlak görmeli” dedi.
Ben de söz aldım, ‘Şimdi ne yapmalı’ diye sorup Amin Maalouf’a da atıfla, çok özet, şunu söyledim:
“Müslüman dünya, kendi ülkelerinde de kafa kesen bu insanların neden, nasıl çıktığını evet, mutlaka sorgulamalı. ‘Avrupa/demokrasi değerleri’ diyenler de ‘özgürlük getireceğiz’ gerekçesiyle Saddam, Esad, Kaddafi diktalarının alternatifini, Guantanamo işkence evleri, El Kaide, IŞİD türevi örgütler diye sunamaz. Evinde yapmadığını orada da yapma ki halk farkı görsün.”
İfade edeyim ki, ikimiz de çok olumlu yankı aldık, tek eleştiri gelmedi.

Haberin Devamı

DAKİKA BİR GOL BİR



SCIJ buluşmalarına beşinci kez katılıyorum; ama yazık ki ilk kez çok sayıda gazeteciden, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otoriter yönetimi’ ifadesiyle başlayan sözler duydum, sorular aldım.
“Türkiye IŞİD’e destek verdi” algısının yüksekliği ve bu nedenle PKK’ya bakıştaki önemli bir değişimi fark ettim.
“IŞİD’le savaşıyor diye Avrupa’da PKK için ‘Hero’ (Kahraman) sözcüğünün kullanıldığını biliyor musunuz” diye soran gazeteciler çıktı.
Bu iki konuyu da iktidarın dikkatine sunup bize eskortluk eden iki polis otosu dışında sokaklarında polis göremediğim İspanya’dan ülkemize geleyim.
Uçaktan indim, direksiyona geçip Galatasaray-Başakşehir maçının son dakikalarını izlemek için Tunus Caddesi’ne gittim.
Caddenin girişinde polis ‘uygulaması’ vardı; gözüme lazer gücünde bir fener tutuldu, tipim incelenip “Kenara çekin” dendi.
Öyle yaptım; bir başka polis yaklaştı, yine fener gözümde patladı.
Kendimi kötü hissetmeye başladım; ama “Asayiş uygulaması, araçtan inin, kimlik verin” sözüne uydum, ‘Neden’ diye sorarak ehliyeti verdim.
Sorum sinir yükseltti, mesleğim merak edildi, yanıtladım; verilen karşılık gösterdi ki başkaları da soru sormuştu.
Ehliyete bakınca “Şükrü abisi” oldum genç kardeşimin ve ‘tartışma’ denmeyecek bir laflaşma yaşadık.
Kardeşim, ‘Ya al ehliyetini git’ derken arkadaşları geldi, kol kola uzaklaştılar; kulağımda, “Ya bugün herkesi cami avlusunda bulduk” sözünü patlatarak.
O fener, o söz, ne fena bir his ben yaşadım; emin olsunlar ki, bu yetkiyi verenler de bir ‘uygulamaya’ denk gelirse, çok daha fena hissedecekler.

Yazarın Tüm Yazıları