Paylaş
Dağlıca’daki şehitlerin ardından konuştuğumuz kurmaylar, AKP’de ‘Tek çare silah’ anlayışının açık ara öne geçtiğini, mesafe aldığını gösteriyor.
İdris Naim Şahin’in İçişleri Bakanlığı’na atanmasını daha başından böyle yorumlamış bir gazeteci olarak, bu gelişmeyi de sürpriz bulmadım. Öyle ki, örneğin, Şahin’in potları dahi AKP yönetiminde sorun olarak görünmüyor; aksine, “İdris Bey’in terörle ilgili sözleri millette önemli kabul görüyor, ciddi destek buluyor” diye değerlendiriliyor.
Kimileri PKK’da Karayılan’ı çözümden, Bahoz Erdal gibilerini çatışmadan yana gösterse de AKP yönetiminin görüşü epeydir şu aynı noktada duruyor:
“Onların hepsi hikâye. Bunlar terörle beslenen adamlar, ellerindeki güç bu. O güç yok edilmedikçe hepsi aynı şey. İyi polis, kötü polisi oynarlar başka.”
AKP yönetimine göre, bölgeye çok büyük maddi kaynak ve hizmet aktarımı yapılmasına, işsizlik dışında sorun kalmamasına rağmen terör bitmedi, çünkü PKK’nın vatandaş üzerindeki silahlı tehdidi yok edilemedi. Hadi diyelim ki AKP döneminde sorunu derinleştiren zikzaklar yapılmadı ve yukarıdaki bakışa da hiç itiraz etmeyelim, ancak bir nokta var ki sormayın. AKP’ye göre, bölgede muhafazakârlık azaldıkça PKK güç kazanıyor.
Yani, din temelli bakışta ısrar ediliyor, o noktanın aşıldığı görülmüyor, belki bu nedenle PKK, Zerdüştlük (Kimin dini kime ne ya!) üzerinden de vuruluyor.
Bu bakışın şu üç ana nedenle, ‘çok hatalı’ olduğu rahatlıkla söylenebilir:
1- O coğrafyada hiç esamisi okunmamış kadınlarla gençler, PKK sayesinde kimlik sahibi olduklarına, erkek/aşiret baskısından kurtulup özgürlüklerini kazandıklarına inanıyor. BDP/PKK toplantılarında hiç de azımsanmayacak sayıda -altını çiziyorum- ‘türbanlı’ kadın görmemiz de bunun bir işareti.
2- Çok sayıda imamın da artık PKK/BDP’yi desteklediğini duymayan kaldı mı?
3- O türbanlı kadınlarla o imamlar ve de AKP’ye oy verenler, her gün birlikte namaz kıldıkları komşularının, ‘Zerdüşt’ diye incitilmesini nasıl karşılarlar?
Bu gerekçelere, “O zaman BDP, neden diğer illerde de kadınlardan aynı desteği almıyor” diye karşılık vermeyi ise pek gerçekçi bulmuyorum. Aksine, “Kadın ve gençler konusunda mevcut tutum sürerse Şanlıurfa’da da 5-10 yıl sonra farklı bir tablo görebiliriz” iddiasında bulunabiliriz.
PKK YÖNETİMİNİN ORTAK KARARI
Peki sorunun ve çözümün diğer önemli adresi BDP’de yeni bir bakış var mı?
Diyarbakır’da olan Selahattin Demirtaş’ın değerlendirmelerinin özeti şöyle:
LEYLA ZANA İÇİN: “Biz beklersek Başbakan çözecek” mantığı doğru değil. Aksine çözüm muhalefetimizi, örgütlerimizi güçlü tutarsak gelebilir. Sanki her şey tamam, Başbakan’ın yanında durunca sorun çözülecek. O Başbakan Leyla Hanım’a, ‘Dağa çıksın’ da demişti. Onu unutalım, ama şunu unutmayalım: Mart ayı başında Gültan Kışanak ile ben hükümete gittik. ‘Yaza doğru çatışmalar tırmanacak. Gelin ölümleri durduralım, bir masa etrafına oturup yol haritası çıkaralım, bunu kamuoyuna açıklayalım. Gerekirse İmralı’ya gitmeye hazırız’ dedik. ‘Hayır; biz uygulamalarımızdan memnunuz’ dediler. Sanki bunlar yapılmamış, AKP çözüyor da biz bozuyoruz, anlayışı haksızlık. Açıklamaları sonrası yurtdışına gittiği için, kendisiyle görüşemedim. 1-2 güne görüşüp, ‘Sizi umutlandıran bilmediğimiz bir şey mi var’ diye soracağım.”
DAĞLICA BASKINI İÇİN: Türkiye’de tansiyon iyi değil. Bugün yaşananlar tam ‘deja vu’. Aktörlerin aynı anda harekete geçmesi şart. Hayale kananların hayal kırıklığı da büyük oluyor. PKK gibi örgütlerde farklı politikalar olmaz. Dağlıca’yı da örgüt yönetiminin ortak yaklaşımı olarak görüyorum.”
Paylaş