PaylaÅŸ
2005 yılı başında, YTL cinsinden kredi kullanan bir firma, bu krediyi Ağustos 2008’de kapattığında, dolar kredisi kullanandan 16 kat fazla bir maliyete katlandı.
BİR ÖRNEK
2005 yılı başında (1 Ocak 2005 kur 1.3383);
- (A) firması ABD Para Piyasası faiz oranı üzerinden 10 milyon dolar dış kredi,
- (B) firması da Türkiye’de bunun YTL karşılığı kredi kullanmış.
Buna göre;
İkisi de her yılın sonunda faizleri ödemiş, 31 Temmuz 2008’de (kur 1,19) ana para borçlarını kapatmışlar.
- (A) firması 10 milyon dolar dış krediyi (kurdaki gerilemenin de etkisiyle) 11,9 milyon YTL anapara olarak ödemiş. O tarihe kadar da 2,08 milyon YTL faiz ödemiş. Anaparadaki değer kaybını, toplam faiz ödemesinden çıkardığımızda, net borçlanma maliyeti 0,6 milyon YTL.
- (B) firması, yani krediyi YTL cinsinden kullanan firma ise, 2005’te aldığı 13,4 milyon YTL anaparayı ve toplam 9,4 milyon YTL faiz ödemiş.
Bakıyoruz, biri 0,6 milyon YTL, diğeri 9,4 milyon YTL maliyet. Yani, YTL cinsinden kredi kullanımının maliyeti, dolara kıyasla yaklaşık 15,6 kat fazla.
Nedeni de şu; son yıllarda, borç ödendiği dönemdeki döviz kuru, borcun alındığı dönemin döviz kurundan daha düşük olduğu için, borç YTL bazında geriledi ve borç alan YTL bazında avantajlı oldu.
ÖZEL SEKTÖR FARKI
Dış borçların dağılımını gösteren Tablo-I’e göz attığımızda, toplam 263 milyar dolar olan dış borçların 172 milyar dolarlık kısmının yani yüzde 65’inin özel sektör borcu olduğu ve özel sektörün dış borcunun, 2002 yılından 2008’in ilk çeyreğine kadar, yüzde 300 arttığı fark ediliyor. Bu artış Mart 2007-Mart 2008 döneminde 50 milyar dolar oldu.
Özellikle son yıllarda, doğrudan yabancı sermaye girişi ve içerideki faizin yüksekliğine bağlı olarak sıcak para girişindeki artış, döviz arzını artırdı. Bu da dalgalı kur sisteminde dövizde istikrarlı bir gerilemeye neden oldu. Basit iktisat mantığı; bir şey bir yerde bolsa değeri düşer, nitekim dolarda öyle oldu. Reel olarak gerileyen dolar, bazı özel şirketleri ve özel bankaları, dış krediye yönlendirdi. Kısacası, kur geriledikçe, dış kredinin cazibesi daha çok arttı.
Özel sektör de olayı gördü ve neredeyse sıfır maliyetle döviz cinsinden borçlandı.
DEVLET DÖVİZ BORÇLANSAYDI
Döviz kurundaki gerilemeye ve YTL borçlanmasındaki faiz oranına bakıldığında "Acaba devlet iç borç yerine dış borç alabilseydi ne olurdu?" diye düşünenler olabilir.
Tablo-II’den de fark edileceği gibi 2005’ten 2008 Temmuz ayı sonuna kadar ödenen iç borç faizi yaklaşık 150 milyar YTL. 2004’ten bu yana ise yaklaşık 200 milyar YTL. Buna göre; Türkiye, döviz kurundaki gerilemeyi fark edip örneğin 2004 yılından itibaren döviz cinsinden uzun vadeli borçlanabilseydi, yaklaşık 180 milyar YTL daha az faiz ödeyecekti. Kuşkusuz bunu söylemek kolay. Olayın önceden öngörülmesi ve bu kadar dış borç bulunması da konunun diğer önemli boyutu.
ŞEMSİYE DÖNERSE
Buraya kadar herşey çok güzel. Ancak, şemsiye tersine dönerse yani döviz kuru yükselirse ne olacak?
- Örneğin yüzde 10 artarsa, dış borç yükü 20,5 milyar YTL, yüzde 20 artarsa 41 milyar YTL artacak
İşin doğrusu bu büyüklükteki kur riskini, özel bankalar da özel sektör de zor kaldırır. Bunun olumsuz etkileri de ekonomiye ve istihdama, dalga dalga yayılır.
Kurdaki yükselişe bağlı olarak artacak borçların, özel sektörün kárlılık oranlarını düşüreceği ve buna bağlı olarak vergi gelirlerinin azalmasına neden olacağı da ayrı bir gerçek. Kısaca olağan faaliyetlerden elde edilecek kazançlar üzerinden alınacak vergiler bile zarar nedeniyle azalacak.
Â
Â
Â
Â
Â
Â
|
PaylaÅŸ