Paylaş
Bugün de olayın gelir ve kurumlar vergisi boyutunu ele alacağız.
Anonim ve limited şirketlere ait hisselerin satışında, vergilendirme yönünden, özellikli durumlar var.
Hisseyi satanın, gerçek kişi olması durumunda; gelir vergisi yönünden mükellefiyeti söz konusu olabiliyor.
Bu mükellefiyet, limited şirkete ait hissenin satışı ya da hisse senedi veya geçici ilmühaber bastırmayan anonim şirketin hissesi satışında, ortaya çıkabilir. Ayrıca, hisse senetlerinin belli bir süre içinde elden çıkarılmasında da vergiyi doğuran olay meydana gelebiliyor.
Hisseyi satanın, tüzelkişi olması durumunda; kurumlar vergisi ve KDV ödenmesi ve fatura düzenlenmesi söz konusu olabiliyor. Çok kişinin ya da şirketin farkında olmadığı veya en azından bir kısmını bilmediği bu uygulamalar, aşağıda vergi türleri yönüyle ele alınarak açıklanmaya çalışılmıştır.
HİSSE SATIŞINDA GELİR VERGİSİ
1- Borsaya Kayıtlı Olanlar
Gerçek kişiler, hisse senetlerini edinme tarihinden itibaren hangi süre içinde elden çıkartırlarsa çıkartsınlar,
bundan doğan kazanç, stopaja ve beyana tabi değil.
2- Borsaya Kayıtlı Olmayan Hisse Senetleri
Gerçek kişilere ait hisse senetleri (veya ilmühaberler) edinme tarihinden itibaren iki yıl içinde elden çıkartılırsa, elde edilen kazanç, stopaja tabi değil. Ancak yıllık gelir vergisi beyannamesi ile bildirilip, gelir vergisi ödenmesi gerekiyor (GVK Mük. Md. 80/1). Bu süreler geçtikten sonra satılırsa, gelir vergisine tabi değil.
3- Hisse Senedi Bastırılmamış Hisseler
Hisse senedi ya da geçici ilmühaber bastırmamış bir anonim şirketin ortağı olan gerçek kişi, hissesini beş yıl sonra da satsa, elde ettiği kazanç “değer artış kazancı” olarak gelir vergisine tabi. Limited şirket ortağı olan gerçek kişi ise, hissesini ne zaman satarsa satsın, elde ettiği kazanç “değer artış kazancı” olarak gelir vergisine tabi (GVK Mük. Md. 80/4).
KURUMLAR VERGİSİ
Kurumlar vergisi mükellefi olan şirketler, iştirak hisselerini, aktife girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde elden çıkarırlarsa, bundan doğan kazancın tamamı, kurumlar vergisine tabi.
İki yıl geçtikten sonra elden çıkarırlarsa, bundan doğan kazancın 5 yıl süre ile işletmeden çekilmeyip pasifte “özel bir fon hesabında” gösterilmesi durumunda, elde edilen kazancın yüzde 75’i kurumlar vergisinden müstesna tutulur. Bu süre içinde, kazancın sermayeye eklenmesi, kâr dağıtımı sayılmaz. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır (KVK Md. 5/e). Kurumlar Vergisi yönünden iştirakin; hisse senedi ya da ilmühaberle temsil edilmesi ya da ortaklık payı olması sonucu değiştirmez.
Faturanın en geç 7 gün içinde düzenlenmesi gerekir
FATURANIN, malın teslimi ya da hizmetin ifasından itibaren, “en geç 7 gün içinde” düzenlenmesi gerekir (VUK Md. 231/5).
Maliye Bakanlığı’nın bir Özelgesi’ne göre; katma değer vergisinden müstesna da olsa, hisse senedi satışı nedeniyle, “fatura” düzenlenmesi gerekmektedir (Maliye Bakanlığı’nın 27.11.2006 tarih ve 93508 sayılı Özelgesi. Tam metni için Bkz. Prof.Dr.Şükrü KIZILOT, Danıştay Kararları ve Özelgeler,
Cilt: 8, Ankara, 2008, s. 1168-1169).
Yukarıdaki açıklamalardan da fark edileceği gibi, gerçek kişilerin hisse satışında, gelir vergisi ve dün ayrıntılı olarak açıkladığımız gibi kurumların hisse tesliminde KDV sürprizi ile karşılaşma riski var.
Anonim şirketlerin çoğu, aile şirketi olduğu için, hisse senedi bastırmıyorlar. İlmühaber olayı da çok kişinin yabancı olduğu ve bilmediği bir konu. İşadamlarının ve sade vatandaşın çoğu, son yaşanan olaylarla birlikte “ilmühaber” ve “hisse senedi” kavramlarını duydular ve önemini fark ettiler. Hisse senedi ya da ilmühaber bastırmadan anonim şirket hissesini satanların, ileride önemli tutarda vergi ve ceza ödemeleri söz konusu olabilir. Bu nedenle, hisse senedi bastırmanın diğer avantajlarını da göz önüne alarak, bir an önce bastırmalarında yarar var.
İstisna ne zaman uygulanır?
KURUMLAR Vergisi Yasası’nda, iştirak satışı ile ilgili istisnanın “satışın yapıldığı dönemde” uygulanacağı açıkça belirtiliyor (Bkz. KVK Md. 5/e).
Burada “satışın yapıldığı dönemin tespiti” önemli.
Bu dönem;
Satışla ilgili görüşmelerin yapılması, satış koşullarının belirlenmesi örneğin sözleşmenin düzenlenme tarihi midir?
Yoksa, hisse senetlerinin teslim edilip, parasının da tahsil edildiği dönem midir?
Burada da yorumdan kaçarak, yasa hükmüne bakalım. Çünkü ortada yasa hükmü varsa, yoruma itibar edilmez.
Türk Ticaret Kanunu’nun 415 ve 416. maddeleri aşağıdaki gibi :
“1. Hamile Yazılı Senetler:
Madde 415 Hamiline yazılı hisse senetlerinin devri şirket ve üçüncü şahıslar hakkında ancak TESLİM ile hüküm
ifade eder.
2. Nama Yazılı Senetler:
Madde 416- Nama yazılı hisse senetleri, esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça devrolunabilir.
Devir ciro edilmiş senedin DEVRALANA TESLİMİ ile olur. Şu kadar ki; devir, şirkete karşı ancak pay defterine kayıtla hüküm ifade eder.”
Türk Ticaret Kanunu’nun 417. maddesine göre de hisse senedini teslim alan kişi, bunu pay defterine kayıt ettirdiğinde “ortak sıfatına haiz” olabiliyor.
Yukarıdaki yasa maddelerinde de fark edileceği gibi, hisse senetlerinin devri, TESLİMİ ve PAY DEFTERİNE KAYIT ile gerçekleşiyor. Burada, paranın tahsil edildiği tarih değil, hisse senedinin teslim tarihi önemli.
Buna göre örneğin, apartman dairesi satışı ile ilgili sözleşmenin yapıldığı tarih değil, tapunun verildiği ve dairenin hukuken teslim edildiği tarihin satışı tarihi olduğu gibi, hisse senedi satışında da hisse senetlerinin alıcıya teslimi ve pay defterine kayıt edildiği tarih de hisse senedinin satış tarihidir. Sözleşmeden taraflardan biri her an vazgeçebilir ve varsa tazminatı öder. Satış ya da devir işlemi de gerçekleşmeyebilir.
O halde, hisse senetleri alıcıya teslim edilmediği sürece, hisse senedinin devri söz konusu olamıyor.
Bu durum da Türk Ticaret Kanunu’nun, yukarıda belirtilen 415, 416 ve 417. maddelerinde açıkça yazılı. Kuşkusuz, ortada yasa varken ve yasadaki tanıma uygun olduğu kanıtlanabilen bir teslim tarihi varken, aksine yoruma itibar edilmez. Yoruma dayalı vergilendirme de yapılamaz.
Paylaş