YAKLAŞIK 11 yıldır yazıyorum, en çok ilgi çeken yazımın hangisi olduğunu biliyor musunuz?Nereden bileceksiniz.Ben bile, bu kadar ilgi göreceğini tahmin etmiyordum.
Sizi fazla merakta bırakmadan açıklayalım; yazımın başlığı ‘Sekreterle iş seyahatine çıkılması’ ile ilgiliydi...
Okumayanlar için de özetleyelim. İşadamları, işleriyle ilgili olarak yurt içinde ya da yurtdışında seyahate giderlerken, yanlarında niçin eşlerini değil de sekreterlerini alıyorlardı? Yanıtı basitti, vergi yasalarında bir madde vardı, o maddeye göre, sekreterin giderleri deftere masraf yazılabiliyor ancak eşin seyahat, otel vb. giderleri masraf yazılamıyordu (Gelir Vergisi Kanunu Md. 40). İşadamları da, yasa neyi uygun görüyorsa onu yapmak istedikleri için yani kanuna karşı gelmemek için, sekreterleriyle seyahate gidiyorlardı. Olay buydu...
20 YILLIK GECİKME
Geçenlerde, bir mali müşavir arkadaşım aradı ‘Hocam, senin şu sekreterle iş seyahati yazın, patronla aramı açtı’ diyerek, başladı anlatmaya... Patron çağırıp sormuş;
- Mustafa, Şükrü Hoca’nın şu sekreterle seyahat yazısını okudun mu?
- Evet efendim, okudum.
- Yani... Bu yazılanlar doğru mu?
- Evet efendim doğru...
- Peki ne zaman çıktı bu kanun?
- Efendim, yıllardır var, örneğin 20 yıl önce de vardı...
İşadamı bunu duyunca birden sinirleniyor;
- Yahu, sen ne biçim mali müşavirsin. Madem böyle bir kanun maddesi 20 yıldır var, sen bana bunu niçin 20 yıl önce söylemedin? Ben bu yaştan sonra ne yapayım bu maddeyi... Çabuk toz ol, gözüm görmesin seni...
BİR TV PROGRAMI
Bunu anlattığım, TV programcısı bir arkadaş, geçenlerde canlı yayında, sözü getirip, pat diye sormaz mı;
- Hocam bir de sekreterle seyahate çıkma maddesi vardı galiba, neydi o?
Tebessüm ederek yanıtladım;
- Gelir Vergisi Yasası’nda bir madde var. O maddeye göre, eşinizle seyahate çıkarken masraf yazılamıyor, sekreterinizle çıkınca yazılıyor. Sözgelimi sizi örnek verelim, bu programa Ankara’dan eşinizle gelseydiniz masraf yazılamayacaktı, ama sekreterinizinki kabul ediliyor...
Programcı arkadaş birden panikledi;
- Beni örnek vermeyin, beni örnek vermeyin, başkasını verin...
Neyse, program bitti, çay içiyoruz.O sırada, programcı arkadaşın cep telefonu çaldı, arayan eşiydi ve bas bas bağırıyordu;
- Söyle bakalım sen İstanbul’a kiminle gittin, söylesene kiminle gittin?...
Patron-sekreter hikayesi
BİR iş seyahati sonrası soğuk ve karlı bir gecede tipiden yolunu kaybeden işadamı ve sekreteri, bozulan arabalarını terk etmek zorunda kalırlar. Uzun bir yürüyüşten sonra üşümüş ve ıslanmış durumdayken bir kulübe bulurlar. Kulübede bir yatak, bir uyku tulumu ve bir sürü battaniye bulunmaktadır. İşadamı bir centilmen olarak, yatağı sekreterine verir.
‘Ben yerde uyku tulumunda uyurum’ der. Sekreter yatağına yatar, adam uyku tulumunun içine girerek fermuarı çeker. Bir süre sonra tam uyumak üzereyken, sekreterinin sesini duyar:
‘Efendim, ben çok üşüyorum.’ Adam fermuarı açar, uyku tulumundan çıkar, bir battaniye alıp kadının üzerine örter, tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak üzereyken yine sekreterinin sesini duyar:
‘Efendim, ben hálá çok üşüyorum.’ Adam yine fermuarı indirir, tulumdan çıkar, bir battaniye daha alıp kadının üstüne örter, uyku tulumuna girerek fermuarı çeker. Tam uykuya dalacağı sırada yine duyar:
‘Ben çoooook üşüyorum.’ Adam yattığı yerden;
‘Bir fikrim var’ der, ‘Burası ıssız bir yer. Neler olduğunu kimse görmez. İstersen evliymişiz gibi davranabiliriz.’