Eserleri elden ele dolaşan sanatçı

ESERLERİ elden ele dolaşan, kasada saklanan, cepte, çantada ya da cüzdanda taşınan sanatçımızdan, önceki gün bir mail aldık.

Kimsenin ismen ya da şahsen kendisini tanımadığını belirten ve gönderdiği mailde; "Eserlerimin herkesin elinde gezmesine rağmen, beni kimsenin tanımıyor olmasına zaman zaman üzüldüğüm olmuştur. Pazar günkü yazınızdan sonra tanınmış olacağıma sevinsem mi üzülsem mi bilemiyorum" diyen bu sanatçımızın eserleri, milyonlarca adet basılıyor.

ESER BİLİNİYOR İSİM YOK

Eserleri, herkes tarafından bilinen ancak eserlerinde ismi çıplak gözle okunamayan bu sanatçımızın adı; Şükrü Ertürk.


Eserlerine gelince, hepimizin bildiği banknot şeklindeki YTL’lerde yer alan Atatürk portreleri...

Adı, öylesine gizlenmiş ki çıplak gözle okumanız imkansız. İyi bir mikroskop bulup, Atatürk’ün portresini dikkatle incelediğinizde, Atatürk’ün dudağının altında, "SERTÜRK" imzasını okuyorsunuz.

İlk kez geçtiğimiz Pazar günü açıkladığımız YTL’deki bu üçüncü imza, yazımız yayınlandıktan sonra, Merkez Bankası Başkanı ve sanatçı tarafından da doğrulandı. Şu anda, Gazi Üniversitesi bünyesinde yer alan Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş bölümünden, 1969 yılında mezun olan Ertürk, bir süre aynı bölümde asistan olarak çalıştıktan sonra, 1976 yılında Banknot Matbaası’nda, 1977 yılından itibaren de Merkez Bankası’nda çalışmaya başlamış. O tarihlerde Atatürk portrelerinin yabancılarca yapıldığını belirten Ertürk’ün, kendi yaptığı Atatürk portresi, 1990 yılında kullanılmış. İzleyen yıllarda da bu çalışmalara devam etmiş. Dünkü Hürriyet’te Çiğdem Toker’e yaptığı açıklamada "Eğer Atatürk’ün gözlerine baktığınızda, o gözler sizinle konuşuyorsa, başarılısınız demektir. O banknotun bir milimetresinde, çelikten oyulmuş 30 çizgi vardır" diyerek, yaptığı portrenin estetik, artistik ve teknik yönlerini açıklayan Ertürk, Atatürk’ün en güzel gravürü olan eseri ile ne kadar övünse azdır.

ÖNEMLİ BİR AYRINTI

Ertürk’ün açıklamalarını okuduğumuzda, önemli bir ayrıntıyı daha öğreniyoruz. O da şu; banknotlar üzerindeki portreler, sahtesi yapılmasın diye, usta gravörlere doğrudan el gravörü tekniğinde yaptırılıyor. Nedenine gelince, makinenin yaptığı makine ile kopyalanmakta, oysa, sanatçı bir kez yaptığı portrenin aynısını bir daha tam olarak yapamamadığı için kopyalanamamaktadır. Aynı imza yerine kullanılan el oyması mühürlerde olduğu gibi... Hukuk, bu mühürleri, taklit edilemeyen delillerden sayıyor. Her sanatçı, böyle bir işi yapamadığı için, başarılı gravörlerin sayısı da çok az.

Geçen yıl 83 yaşında ölen Czeslav Slania’da çeşitli ülkelerin paralarına gravörler yapan, usta sanatçıların önde gelenleri arasında yer alıyor...

50 ve 100 YTL’lerdeki farklı imzalar

PAZAR günü ve dünkü yazılarımızda dikkati çektiğimiz konulardan biri de 50 YTL ve 100 YTL’de, Merkez Bankası Başkanı imzalarının, çok farklı oluşuyla ilgiliydi...

Konunun uzmanı olmayan bir kişi dahi 50 ve 100 YTL’leri yan yana koyup, iki imzaya dikkatle baktığında, aradaki belirgin farkı görebiliyor. Bir grafoloji uzmanına,
her iki parayı verip imzaları incelettiğimizde, iki imzanın aynı kişiye ait olmadığını, belirtti. Açıkladığı teknik gerekçelere de Pazar günkü yazımızda yer verdik. Araştırdık, daha önce dolaşımda olan banknotlarda, bu biçimde belirgin imza farklılığı olmamış.

Yetkililer tatminkar bir açıklama yapmadıkları sürece, bu konudaki tartışmalar devam edeceğe benziyor...
Yazarın Tüm Yazıları