Çocukluğumda gazete-dergilerde okumaktan zevk aldığım konuydu, ünlülerle yapılan anketler. Sosyal hayata ilişkin; onların özel dünyalarına ait ne varsa sorulurdu. "Hayatta en sevdiğiniz kahraman kim?", "Başlıca kusurunuz nedir?", "Gençler görücülükle mi yoksa görüşücülükle mi evlenmelidir?", "Sizce milli şair kimdir?", "Eşlerin gözünden edebiyatçıların ev halleri nasıldır?" Bu sıcak yaz gününde gelin anket tarihinde renkli bir yolculuğa çıkalım.
Sizce milli şair kimdir
"Açıkgöz" Gazetesi yazarlarından Nusret Safa Coşkun, 1938 yılında dönemin ünlü edebiyatçılarına, "Milli bir edebiyat yaratabilir miyiz?" başlıklı anketinde sekiz soru yöneltiyor. Bunlardan biri de "Sizce milli şair kimdir" sorusudur.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Mehmet Akif ve Názım Hikmet’tir.
İsmail Hakkı Baltacıoğlu: Şiirden hoşlanmam, durup dururken bazı insanların çarpık konuşmasına şaşar kalırım.
Kazım Mami: En eskilerden tutunuz da en yenilere kadar bütün Türk şairler ne olursa olsun milli şairdirler; fakat mesela yenilerden Mehmet Akif ve Názım Hikmet, Türk şairleri olduğu halde milli değillerdir.
Ercüment Ekrem Talu: Benim dilimle bana munis gelen duyguları terennüm etmiş olan şairdir. Mevcutlarının içerisinde bir müze parçası gibi duran Abdülhak Hamit’i ayıracak olursak bana bu hazzı verebilen Yahya Kemal, Mehmet Akif, Faruk Nafiz Çamlıbel ve Orhan Seyfi Orhon’dur.
Halit Ziya Uşaklıgil: Cevap yok.
Selami İzzet Sedes: Mehmet Emin Yurdakul’dur.
Necip Fazıl Kısakürek: Her iyi şair millidir.
Mehmet Emin Yurdakul: Cevap yok.
Vala Nurettin: Maksim Gorki’nin romanları ve tiyatroları sosyalist temayüllü olmakla beraber nasıl mükemmel bir Rus edebiyatı ise, bizde milli edebiyatın dışına atılmak istenen Názım Hikmet de birçok eserinde o derece mükemmel milli edebiyat numuneleri vermiştir sanıyorum.
Peyami Safa: Cevap yok.
Eşlerinin gözünden ünlü edebiyatçıların ev halleri
Sermet Sami Uysal, 1954 yılında Cumhuriyet Gazetesi için ünlü edebiyatçıların tek tek kapılarını çaldı ve onların eşleriyle anket yaptı. Eşleri, tanınmış edebiyatçıları bakın nasıl anlatıyor.
Hadİye Güntekİn (Reşat Nuri Güntekin’in eşi)
Kocam öğretmenimdi
Reşat Nuri Bey’i evlenmeden önce mi tanıyordunuz?: Evet, Erenköy Kız Lisesi’nde hocamdı.
İlk gördüğünüzde üzerinizde tesiri ne oldu?: Kendisini; zeki, zarif bir insan buldum.
Bu izdivaçta aşk mı, anlaşma mı başrolü oynadı?: Herhalde his.
Eşiniz ne zaman yazar?: Gece 12’den sonra başlar. Bazen dörde beşe kadar sürer.
Çalışırken bir şey içer mi?: Evet sigara ve kahve.
Batıl itikatları var mıdır?: Zerre kadar.
Bilhassa hoşlandığı şey: Sükûnet
En beğendiniz tarafı: O kadar çok ki. Bir defa karakterine hayranım. Sonra zeki ve insan.
Beğenmediğiniz tarafı var mı?: Eğlenmekten hoşlanmayışı.
Eşiniz çok duygusal mıdır?: Evet.
Evde elinden ne iş gelir?: Eve ait ufak tefek marangozluk işleri, elektrik tamiri filan gibi şeylere eli yatkındır. Canı istediği zaman çok güzel spesiyal yemekler yapar.
Sabiha Rifat (Oktay Rifat’ın eşi)
Evin sandalye ve koltuklarını eşim yaptı
Eşinizle nasıl tanıştınız?: Ankara’da Karadeniz yüzme havuzunda tanıştık.
Evlendikten sonra değişen huyları oldu mu?: Ufak tefek, mesela eskiden çayı sevmezdi; çaya alıştı.
Sabiha Hanım, eşiniz en çok neyi sever?: Şimdi en çok içkiyi seviyor. Akşam ufak bir tepsi içinde meze hazırlatıp, iki üç kadeh içmeye bayılır. Dostlarıyla sohbeti sever. Sinemaya filan gitmez.
Evde size yardım eder mi?: Hayli marifetlidir. Evvela iyi marangozdur. Misafir odasındaki masa, koltuk ve sandalyeleri eşim yapmıştır. Sonra birinci derecedeki aşçı kadar mükemmel yemek pişirir. Musluk tamir eder, soba kurar...
Leman Ataç (Nurullah Ataç’ın eşi)
Kumarına kızarım
Nurullah Ataç: Siz sormadan ben söyleyeyim, evde içki içmeme kızarlar.
Leman Ataç: Kumar oynamana da kızarız. Ayrıca sık sık "Sıhhatimle bu kadar alakadar olmayın, bıktım usandım sizden" diye bağırır.
Ne zaman evlendiniz Leman Hanım?: 28 sene oluyor. (1926)
Nurullah Ataç gülerek söze karışır: Ben aksi kanaatteyim, asıl bizim hanım sever kavgayı.
Leman Hanım, eşinizin batıl inançları var mıdır?: Ah sadece gávurum der gezer!
Nurullah Ataç: Gávur değil dinsizim.
Leman Hanım, eşinizin hoşlandığı şeyler: Sofrasının çok kalabalık olmasını ister.
Hoşlanmadığı şey: Temizlik.
Nurullah Ataç: Doğru, evlenmeden önce hiç yıkanmazdım, şimdi altı ayda bir yıkanıyorum.
Eşiniz ev işlerinde size yardım eder mi?: Ne gezer.
Çalışırken ne yapar?: Bol kahve içer.
Çalışırken en sevdiği şey: Yatakta makine ile yazı yazmak.
Azİz Zorlutuna (Halide Nusret Zorlutuna’nın eşi)
Beş vakit namaz kılar
Eşinizle hayatınızı ne zaman birleştirdiniz Paşam?: 1926’da. Birbirimizi görmeden, Allah’ın emri Peygamberin kavli ile evlendik.
Paşam, eşiniz ne zaman yazı yazar?: Her zaman. Bazen benimle konuşur, sizinle konuşur, bir taraftan da şiir yazar. Yemek yaparken bile şiir yazdığı olur.
Halide Nusret: Yaa. Yemek yaparken bazen öyle dalarım ki hiçbir şeyin farkına varmam.
Eşinizin yazı yazarken özelliği: Yanında daima sekiz on tane yontulmuş kurşunkalem olacak.
Paşam, evde eşinizin elinden ne iş gelir?: Güzel yemek yapar. Sonra beş vakit namaz kılar.
Nurİye ÖĞütçü (Orhan Kemal’in eşi)
Kadına bakınca kızarım
Ne zaman evlendiniz?: 1937. İkimiz de iplik fabrikasında işçiydik.
Eşinizin yazarken hususiyetleri nedir: Daldığı zaman dünya yıkılsa umurunda olmaz. Çok sinirli olur. Zaman zaman gece kalkıp çalışır.
Çalışırken bir şeyler içer mi?: Çayı, kahveyi çok sever. Çalışırken yarım saat ara ile kahve pişirip getiririm. Yanında sigara bol olacak.
Eşiniz nelere sinirlenir?: Bütün bayağılıklara, olduğundan fazla görünmeye, nereye gidip geldiğinin sorulmasına, radyoda alaturka şarkının fazla çalınmasına.
En beğendiğiniz tarafı: Yazdığından mutlu olunca neşeli olunca top oynar, beni de kaleye diker. Ben de mutlu olurum.
Hoşunuza gitmeyen tarafı: Birdenbire kızması, eve geç dönmesi, kadınlara fazla bakması.
Gençler Nasıl Evlenmelidir
Görücülük mü, Görüşücülük mü
Kadın dergisi Süs, üçüncü sayısında (30 Haziran 1923) dönemin ünlülerine şu soruyu yöneltiyor: Gençler eski usulde görücü usulüyle mi, yoksa ailelerinin izniyle tanışarak mı evlenmelidirler? Sakın karıştırmayın, "görüşücülük" bugün anladığımız anlamda flört değildi.
Reşat Nuri (Güntekin): Parklarda, mesirelerde, fazla tenha mahallerde olmamak ve ahbaplığı ileri götürmemek şartıyla görüşücülüğe taraftarım.
Yakup Kadri (Karaosmanoğlu): Tabii görüşme ile... Fakat resmi sathi değil, tam, uzun ve samimi bir görüşme ile...
Falih Rıfkı (Atay): Bbu suali sormak için tam on beş sene geciktiniz. Görücülük, harem efsanelerine karıştı.
Fazıl Ahmet (Aykaç): Hiçbir suretine taraftar değilim azizim.
Hüseyin Cahit (Yalçın): Neticesi evlenmeye çıkacak olduktan sonra hepsi bir. Hangi tarik ile evlenirsek evlenelim, emin olunuz ki ceryan-ı vakıa değişmeyecektir.
Hamdullah Suphi (Tanrıöver): Evleneceklerin kendi gözleri mütemmiz güzelliği, farkı, şekli diğer gözlerden daha iyi fark eder.
Hüseyin Rahmi (Gürpınar): Görüşe görüşe olduğu halde tam on sene dayak yedim. Ya görücülükle olsa idi acaba şimdi ne yapardım ve kim bilir nerede idim.
Mahmut Esat (Bozkurt): Görücülükle de olsa görüşücülükle de olsa işin sonu mutlak hır gür olmayacak mı? Benden paso.
Şükufe Nihal: İptidai terbiyemiz kat’i bir vahdet ve inzibat altına alınmadıkça, ne görücülük ne de görüşücülükle!