Bugüne kadar kaç sınırötesi operasyon yapıldı?
- Belli başlı sınırötesi operasyon sayısı 24’tür.
İlk sınırötesi operasyon ne zaman yapıldı?
- Ankara ile Bağdat arasında Sınır Güvenliği ve İşbirliği Anlaşması imzalanırken 25 Mayıs 1983’te yapıldı. 6500 Mehmetçik, sınırdan 5 km içeriye girdi.
Sınırötesi operasyonlar sadece karadan mı yapıldı?
- 12 Ağustos 1986’da, PKK Çukurca Karakolu’na yaptığı saldırıda 14 Mehmetçiği şehit edince, Türk Hava Kuvvetleri ilk kez havadan operasyon başlattı.
Bu sınırötesi operasyonlardan sonra Mehmetçik tekrar Türkiye’ye mi döndü?
- Ekim 1991 operasyonunda, ilk kez yerel Kürt gruplarının da desteği alındı. Ve bu nedenle de Erbil, Selahaddin, Dohuk ve Zaho’ya istihbarat ağırlıklı Türk güvenlik güçleri yerleştirildi. Bugün hálá, Amediye, Dohuk, Zaho, Haftanin dörtgeni arasında çok sayıda Mehmetçik görev yapmaktadır.
Sınırın her iki yanında tampon bölge oluşturulması bugüne kadar neden gerçekleştirilmedi?
- 1995’te tampon bölge kurulması hedeflendi. Temmuz ayında büyük bir operasyon yapıldı. Bugüne kadar PKK’ya en büyük darbe bu operasyonla vuruldu; 500 PKK’lının öldürüldüğü açıklandı. Bu tarihlerde aynı zamanda Türkiye’ye destek veren Barzanici KDP ile PKK arasında silahlı çatışmalar çıktı. PKK karşısında zorda kalan peşmergeleri Türkiye kurtardı ve diriltti.
REHAVET ZAFİYETİ
En kapsamlı sınırötesi operasyon ne zaman yapıldı?
- 1997 Mayıs ayındaki Balyoz Operasyonu’yla; hava desteği altında operasyona 35 bin Mehmetçik katıldı. Yaz ayı boyunca K.Irak’ta kalındı. Ekim ayında geri dönülürken bin Mehmetçik sınır boyunda konuşlandırıldı.
Sonraki yıllarda bölgeye kapsamlı bir operasyon neden yapılmadı?
- 1999’dan sonra bölgeye dönük operasyon yapılmamıştır. Üstelik o yıllarda Irak’ta ciddi bir yönetim boşluğu vardı. Uluslararası dengeler Türkiye lehine idi. Operasyon yapılmamasının nedeni, Abdullah Öcalan’ın yakalanması sonucu doğan "terör bitti" rehavetiydi.
Bugün Kuzey Irak’ta kaç PKK’lı terörist barınmaktadır?
- Kuzey Irak, PKK için hep kurtarıcı bölge oldu. Ne zaman Mehmetçik’ten büyük bir darbe yese, orada toparlanma fırsatı buldu. Bugün Kuzey Irak’taki PKK’lı sayısı 3 bin 500 ile 5 bin arasında değişmektedir. PKK’nın, silah ve ideolojik eğitim verilen 20’den fazla büyük kampı olduğu bilinmektedir. Bu kampların yerleri sürekli değişmektedir.
Bu kamplarda hep Türkiye’den gidenler mi var?
- Türkiye’den giden terörist sayısı hep az olmuştur ve son dönemlerde sayı daha da azalmıştır. Bu gidenlerin çoğunluğunu da eğitimsiz ve işsiz çocuklar ile kızlar oluşturmaktadır. PKK kamplarında İran, Suriye, Irak ve Avrupa’dan gelenler çoğunluktadır. İranlılar, PEJAK adı altında İran’a dönük eylemler yapmaktadır. Son dönemlerde PKK üst kadrolarında Suriyelilerin hákimiyeti vardır.
HEDEF KANDİL DAĞI MI?
Bu kampların önemlilerinin Kandil Dağı’nda olduğu ve bu nedenle Mehmetçiğin hedefinin Kandil Dağı olduğu iddia ediliyor...
- Kandil Dağı sürekli hedeftedir. Ancak coğrafi şartlar, operasyonları hep zorunlu olarak sınırlı bırakmıştır. Kandil Dağı, Türkiye-Irak-İran sınırlarının kesişim bölgesindedir. Yani dağ, Türkiye’nin hemen yanıbaşında değildir. Karayoluyla gidildiğinde mesafe 100 km; terör kamplarına ise uzaklık en az 150 km’dir. Hava desteği Malatya ve Diyarbakır’dan verileceği için (bugüne kadar sınıra yakın askeri havaalanı yapılmadığı da ayrı bir tartışma konusudur) operasyon bölgesine havadan uzaklık 450 km’dir. Dağın tamamen kuşatılması için 235 km’den 317 km’ye kadar sarılması gerekmektedir! Dağın zirve noktası 3 bin 500 metredir. PKK kamplarının bulunduğu yerlere ulaşım çok zordur. Şartlar "pusu atılmaya" uygundur.
Benzer durum ABD’yi, Afganistan’ın Tora Bora Dağları’nda El Kaide’ye karşı zorlamıyor mu?
- Evet. Bu tür coğrafi şartlar teröristler için korunaklı barınaklar oluşturuyor. Kandil Dağı’nda da benzer durum var. Dağ, üç bölgenin kesişim noktasında olduğu için, Türkiye saldırdığında teröristler yaptıkları korunaklı tünellerden İran ya da Irak’a kaçabilmekteler. Bu nedenle Kandil Dağı’na yapılacak operasyon için İran’ın desteğinin alınması şarttır.
Bütün kamplar Kandil Dağı’nda mı?
- Hayır, terör örgütünün Kuzey Irak’ta Süleymaniye, Amediye, Zaho, Hakurk ve Behdinan’da da askeri kampları var. PKK’nın sadece Kuzey Irak’ta varlık gösterdiğini düşünmek hata olur; Kerkük, Bağdat gibi yerlerde de büroları vardır.
SADDAM’IN MAYINLARI
Silah gücü konusunda bu kampların durumu nedir?
- ABD’nin işgaliyle Saddam’ın Kuzey Irak’taki silah depoları yerel güçlerin eline geçti. PKK bu nedenle, bırakın yarı otomatik silahları, çok sayıda füze, uçaksavar gibi silahlara da kavuştu. Son dönemlerde Türkiye’de patlayan mayınlar da Saddam depolarından çalınan mayınlardır. Bu nedenle yapılacak sınırötesi operasyon, sadece teröristleri imhaya yönelik değildir; teröristlerin silah depoları da birinci öncelikli saldırı noktaları arasındadır.
Irak ve ABD, Kandil Dağı’ndaki kampları görmüyorlar diyelim, Kuzey Irak kamplarındaki eli silahlı PKK’lılardan da mı habersizler?
- Bu kamplardan haberdar olmamaları imkánsız. Ayrıca Genelkurmay raporlarında PKK kampları hakkında ayrıntılı raporlar vardır. Örneğin; Levje Köyü’nde 30 evleri vardır, köy Abdurrahman Erdalan adındaki PKK’lı teröristin kontrolü altındadır. PKK kontrolündeki köy okullarında çocuklara Öcalan’ın fotoğrafları altında eğitim verilmektedir. PKK’lılar bölgede peşmerge kıyafetiyle dolaşmaktadır. Hastanesi, hatta barajı bile vardır.
Yani PKK’lıların nerede ne yaptıkları, ne yiyip içtikleri, ne giydikleri bile takip edilir ve bunlar Irak yönetimine ve ABD’ye ayrıntılarıyla verilir. Ancak bir sonuç alınamamaktır.
ABD’nin, PKK’lılara yardım ettiği iddiası yıllardır söyleniyor. Diğer yandan bizzat Abdullah Öcalan’ın yakalanmasında ABD’nin büyük rolü yok mu?
- Hatta bizzat yakalayanın CIA ve MOSSAD olduğu söyleniyor. Ancak Öcalan’ı neden yakaladığı sorusu hálá bir muammadır. Şöyle ki: ABD ve İsrail’in, Öcalan’ı, Suriye’nin kontrolünde olması; Barzani ve Talabani’yle çatışması; BOP’a muhalif olması nedeniyle "paketleyip" Türkiye’ye verdiği söyleniyor.
PKK-KDP İLİŞKİSİYani amaç "başsız kalan" PKK’lıların bölgede peşmergelere katılması mıdır?
- İddia bu. Bugün Barzani güçlerinin bölgede, Öcalan’ın "Kemalist ve Türkiye yanlısı olduğu" propagandası yaptığı da bir başka iddia.
PKK’lılar peşmergelere katılıyor mu?
- Normal hayata geçmek isteyen PKK’lıların peşmergelere katıldığı bir gerçek. Bunlara oturma izni veriliyor; aylık maaş bağlanıyor. Fakat, PKK-KDP rekabeti bitmemiştir; Türkiye’de de sürmektedir. Öcalan, yakalanmasında büyük payının olduğunu düşündüğü Barzani yanlılarını tasfiye etmektedir. Bu olgular apaçık ortada iken Türkiye’nin kendi Kürtlerinden bile yararlanamaması da bir tartışma konusudur.
PKK’lıların zamanla Barzani-KDP içinde eriyip yok olması lehimize değil midir?
- Bu fikre sıcak bakan Türk yetkililer var. Hatta bunlara göre, ticari ve siyasi istikrara kavuşan, zenginleşen Kuzey Irak, terörün yok olmasına neden olacaktır.
BARZANİ’NİN AMACI
Yani bu nedenle Habur sınır kapısı açılmıştır; Türk işadamlarının bölgeye gitmesine izin verilmiştir denebilir mi?
- Doğrudur. Kuzey Irak’ın iktisadi anlamda yaşaması Türkiye’ye bağlıdır. Elektriğini bile Türkiye vermektedir. Suyu yoktur; altyapısı bozuktur. Yani, Türkiye tavır koysa Barzani iktisadi anlamda boğulur!
O halde, Barzani Türkiye’yi tehdit eder gibi neden sürekli demeçler vermektedir?
- Barzani’nin amacı, bölgede bir ulus devlet kurmaktır. Ulus devlet kurmanın yolu, yapay bir düşman yaratmaktan geçer. Barzani bu taktikle konuşmaktadır. Hatta, uluslararası platformlarda Mehmetçiğin yapacağı sınırötesi operasyonun hedefinde PKK’nın değil, kendisinin olduğu yalanını bile ifade etmekten çekinmemektedir.
"Fakir ve istikrarsız Kuzey Irak yerine, zengin Kuzey Irak terör belasından bizi kurtarabilir" görüşüne karşı çıkanların tezleri nedir?
- Zenginleşme sadece Barzani aşiretiyle sınırlıdır. Bölgede halkın zenginleşmesi diye bir durum yoktur. Zengin Barzani, sadece kendi diktatörlüğünün gücünü artırabilir. Ve biliniyor ki diktatörler korkudan ve terörden beslenir! Ayrıca düne kadar, bölgenin istikrara kavuşmasıyla, PKK’lıların bölgede barınamayacağını hesap eden Türkiye, Barzani ve Talabani’ye sürekli destek verdi. Ancak umduğunu bulamadı. Son tahlilde "sopa" mı "havuç" mu konusunda Türkiye’nin kafası karışıktır.
"Havuç"u siyasal iktidar, "sopa"yı askerler mi temsil ediyor?
- Mehmetçik bugüne kadar hiçbir ülkenin ordusunda görülmeyen bir mücadele ile destan yazmıştır. Dünyada gerilla güçlerine karşı başarı kazanmış düzenli bir ordu yoktur. Ve ne yazık ki Türkiye’de gelmiş geçmiş tüm hükümetler, terör sorununu sadece "sopa" ile çözme kolaycılığına kaçmışlar ve bu sorunu askerlerin sırtına yüklemişlerdir. Üstelik bir de büyük hata yapılarak, terörle mücadele ile teröristle mücadele aynı kefede değerlendirilmiştir.
Teröre karşı siviller ne yapabilir ki?
- İki örnek: Bir, bugünlerde İngiltere ve Rusya, Irak’ta 24 saat Arapça yayın yapacak bir kanal kurmak için hazırlıklar yapmaktadır. Türkiye, bölgede kamuoyu oluşturmak için neden Kürtçe, Arapça bir yayın yapmamaktadır? İki, Batı, Kürt meselesine hep tek taraflı ve duygusal bakmaktadır; halbuki yapılacak yayınlarla bölgenin uyuşturucu-silah kaçakçılığının merkezi olduğu da anlatılabilir. Örnekleri çoğaltabiliriz.
NAKŞİBENDİ KARDEŞLİĞİ
Yani Türkiye, diplomasi anlamında yetersiz mi kalmıştır?
- Maalesef, Türkiye diplomasi anlamında atacağı adımları atamamaktadır. Yıllarca terör belasından yılgınlığa uğramış ülkelere bile derdini anlatamamaktadır. Üstelik, altyapısı hazırlanmadan, kanıtlarını ortaya çıkarmadan başta AB olmak üzere bazı ülkeleri suçlaması, tehdit etmesi, karşı cephesinin güçlenmesine neden olmaktadır.
Benzer hataları yaparken, elindeki fırsatlardan da yararlanamamaktadır. Örneğin, Amerikan askerleri, Afganistan’da Müslüman Türk askeri sayesinde rahattır. Mehmetçik dünyanın birçok yerindeki savaş bölgelerinde konuşlandırılmıştır. El Kaide, Türkiye’yi bugün doğrudan hedef almamaktadır; buna rağmen Türkiye -hedef olmayı göze alarak- ABD ve İsrail başta olmak üzere, hedefteki ülkelere El Kaide konusunda çok yardımcı olmaktadır. Ancak bu çabalarının karşılığını almakta da başarısızdır.
Düşünebiliyor musunuz; başkanı Türk olduğu halde Türkiye, İslam Konferansı’nı bile harekete geçirmemiştir!
Keza,
Barzani, Nakşibendi tarikatının Halidiye koluna mensuptur; Türkiye’deki benzer tarikatlardan bile yararlanılmamıştır. Ancak tam tersi
Barzani, Türkiye’deki tarikatları manipüle etmektedir!
IRAK’TA NE KADAR ETKİLİYİZ
Sivil yönetimlerin bu pasif hali, askerlerin onları bu soruna sokmamalarından ileri geliyor olabilir mi?
- Soruyu daraltarak, sınırötesi operasyon bağlamında açıklayalım: Dış siyaseti, sivil siyasal hükümetler belirlemez mi? Evet. O halde son günlerdeki ve bugüne kadarki koordinasyonsuzluğun ve hedefsizliğin sorumlusu kimlerdir? Sivil hükümetlerdir. Askerler de bilir ki, terörü önlemenin tek ayağı yoktur. Asker bugüne kadar üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır. Sivil hükümetler, siyasi, iktisadi ve kültürel alanlarda atılacak adımları atmakta gecikmişlerdir.
Örneğin...
Bugün, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliği Irak’ta ne kadar etkili bir politika yürütebilmiştir? Irak’ta ve daha özelde Irak’ın Kürt siyasetinde en etkisiz büyükelçilik, maalesef Türk büyükelçiliğidir. Diplomatların kaçı Kürtçe ve Arapça bilmektedir? Neden Kuzey Irak’ta konsolosluklar açılmamaktadır? Musul konsolosluğu bile ancak altı ay önce açılabilmiştir. Türkmenlerin yoğun yaşadığı Kerkük’te, neden Türk konsolosluğu yoktur? Etkin çalışan enformasyon büroları, neden faaliyete geçirilmemiştir? Üstelik bunlar yetmezmiş gibi, devletin üst kadrolarının kendi içinde kavga varmış görüntüsü oluşturmalarının anlamı nedir?
Olumsuz, moral bozucu bir tablo ortaya çıkıyor...
- Türkiye artık "Türk’ün Türk’e propaganda yaptığı bir ülke" havasından çıkarılmalıdır. Terörle mücadele uzun solukludur, kısa dönemde başarılı olmak zordur. Hele hele, yapılacak bir sınırötesi operasyonla, terörün bitirileceği gibi bir havanın kamuoyunda oluşturulması son derece tehlikelidir.
Türkiye’nin Kuzey Irak değil, Kürt sorunu vardır. Türkiye, terör belasından ancak ve ancak sivillerin ve askerlerin iyi bir koordinasyonu ve uzun dönemli siyasi, iktisadi ve kültürel stratejileri hayata geçirmesiyle kurtulur.