Paylaş
Bir kısmımız iş hayatına mehteran temposuyla devam ediyor.
Hükümet toptan sokağa çıkma yasağı ilan edemiyor.
Zira üretimin tamamen durmasının yaratacağı sıkıntıları hesap ediyor.
Hal böyle olunca, bir kısım mavi yakalılar maalesef risk altında çalışmaya devam ediyorlar.
Hizmetler sektörü çok büyük ölçüde durmuş durumda.
Bu kesimde milyonlarca insan günlük gelirleriyle hayatlarını devam ettirirler.
Otopark valesinden lokantalardaki garsonlara, bu insanlar kendi kaderlerine terk edilemezler.
Aynı şekilde, küçük esnaf çok uzun bir süre kapalı kalmaya dayanamaz.
Bu ülkede berberler, kalfası, çırağı ve ailesiyle en az bir milyon kişilik kitleye tekabül eder.
Batı ülkelerinde bu insanlara destek olunuyor. Bizim devletimizin olanaklarının sınırlı olduğunu biliyoruz.
Hiç şüphesiz, az da olsa merkezi hükümet ve yerel yönetimler bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Süreç uzarsa ciddi manada sosyal problemler oluşabilir.
Diğer bir husus, sokağa çıkmaya yönelik getirilen kısıtlamalar.
Gereği tartışılmaz bu uygulama havalar 20-25 derecenin üzerine çıktığı zaman gençler nezdinde yönetilebilir olmaktan çıkabilir.
Yaşadığımız disiplinli hayata ne zaman son verileceği konusunda hiç bir kesimin tam bir fikri yok.
Virüsün zaman içerisinde herkese bulaşacağı söyleniyor.
Şu aşamada, yığılmanın önlenmesi ve aşının bulunmasına oynuyoruz.
Ekonomi cephesine gelince, oluşan ve oluşacak tahribatın boyutlarını tahmin bile edemiyoruz.
Kaybolan talepler, bozulan tedarik zincirleri...
Kaldığımız yerde hiçbir şeyin devam etmeyeceğini gösteriyor.
Kaldı ki, “kaldığımız yer” kavramı ne demek, ne manaya geliyor.
Virüs tamamen yok olmayacağına göre öyle bir kritik dönemeç olacak mı?
Bu olgudan hareketle, sanki bir müddet sonra eski hayat temkinli yaşayarak tekrar başlayacak, böyle bir musibet bir aşı bulunana kadar yaşamımızın gerçeği olmaya devam edecek.
Klasik manada “enseyi karartmayın” ya da “bu da geçer...” gibi söylemler maalesef teselli olmuyor.
Paylaş