Paylaş
Hele o parkta anılarınız varsa...
Kültürpark, eski İzmirliler için böyle bir yerdir.
Ancak bu parkın çok uzun bir geçmişi yoktur.
Takribi 400 dönümlük bir “yeşil vaha” yüzyıl öncesinde bu kentin kadim insanlarının yerleşim yeriydi.
Kültürpark Platformu, bu yere ilişkin duyarlı bir sivil toplum hareketi başlattı.
Parkın doğal halinin korunması için canla başla gayret gösteriyorlar.
Ancak bu çabalarında bir “eksik halka” görüyoruz.
Platform insani ve vicdani bir girişime önayak olabilir.
Bu parkın yeni sahipleri, “Büyük Yangın” öncesinin anılarına ve acılarına sahip çıkacak olgunluktadır.
Park bir gecikmiş vecibenin yerine getirilmesi ile daha anlam kazanacaktır.
Yerel yönetimler parkın uygun bir yerine saygı ve sevgi anıtı koyabilirler.
Zira Kültürpark, sadece doğaya saygının değil, kültürel ve tarihi bir mirasın ifadesidir.
Bunun yolu da bu yerin yüzyıl önceki sahipleriyle “gıyabi helalleşmeden” geçer.
Vurgulamaya çalıştığımız, “entelektüel namusun” çok boyutlu ve derin bir sorumluluk gerektirdiğidir.
Türkiye, sivil toplumculuğun yeniden vites yükselteceği dönemlere giriyor.
Yumuşak kayalara muhalefet yetmiyor, “Demokrat” sıfatını hak etmek hep daha fazlasını gerektiriyor.
-----
Taş devrinde kalamazdık
PEK tabii, sivil toplumculuğu her şeye, her zaman muhalefet etmek diye anlamamak lazım.
İnsan denen varlık, maalesef türünü sürdürebilmek için doğayı istismar etmek zorunda.
An itibariyle sahip olduğumuz ve vazgeçemeyeceğimiz hemen her şey doğadaki hallerinden alınıp dönüştürülerek elde ediliyor.
Burada önemli olan ölçüyü kaçırmamak, kalıcı tahribatı mümkün olduğunca geciktirmek.
“Geciktirmek” diyoruz, zira zararı önlemek maalesef mümkün değil.
Hani, bir yönüyle taş devrinden, cilalı taş devrine geçiş, o taşların doğal hallerine bir saldırıdır.
Ancak gelin görün ki, insanoğlu taş devrinde kalamazdı, kalmadı da...
Şimdiler de tempo çok arttı.
Bu sebeple “telaşımız” yükseliyor.
Makul olanla, olmayanı aynı kaba koyuyoruz, sapla samanı karıştırıyoruz.
Yerel ölçekte, kentin bileşenlerinin bir araya gelerek, rantçı ve istemezükçü tavırlarından mümkün mertebe arınarak bir mutabakat oluşturması acil bir ihtiyaç olarak duruyor.
Paylaş