Paylaş
Osmanlı, Ulus Devlet modeline, Batılı değerlerle bezenerek adapte edildi ve genç bir Cumhuriyet yaratıldı.
Ümmet toplumundan millete geçiş kolay olmadı.
Laiklik anlayışının devletin omurgasına yerleştirilmesi ve bu değerlere uyumlu bir “insan” yapısının inşası, mecburen disiplinli yönetim anlayışı gerektiriyordu.
Neticede “demokrasi” ikinci plana alınarak, Türkiye Cumhuriyeti “muasır medeniyete” havalanmak üzere bir zemine kavuşturuldu.
Bu çerçevede 1950’den itibaren çok partili hayat başladı.
Ancak, 60, 71, 80 darbeleri ile bu işin kolay olmayacağı anlaşıldı. Derken, Turgut Özal dönemi başladı. Ülke dışa açılma sürecine girmişti.
İşte, bu aşamada liberal demokratlar fikri katkılarıyla sahne almaya başladılar.
“Türkiye Cumhuriyet Vatandaşlığı” temelinde, “insan” odaklı medeni bir ülkenin “gereklerini” tartışmaya açtılar.
Mevcut düzene dair böylesi bir atılımı yapılmaz ise giderek zafiyete düşüleceğinin farkındaydılar.
Bu insanlara karşı çıkarak karalayanlar, Cumhuriyet değerlerinin toplumda bulduğu karşılığa güvenmeyen, bağlı olarak “baskıcı yöntemleri” yücelten ufuksuz zihniyetlerdi.
2000’li yılların öncesinde yüzde 10’u geçmeyen İslamcı nüve, her darbe sonrası mağduriyetini genişleterek bugünkü gücüne bu sayede ulaştı.
Ne acıdır ki, statüko bekçileri için, “daha ötesi” hiç olmadı, Atatürk kullandıkları bir “kült”, despotik yapı ise beslenmelerinin vesilesiydi.
Şimdilerde Mustafa Kemal her siyasi partinin ağzında. Ancak, ne garip bir ironidir ki, onu gerçek manada anlayan demokratlar mahpusta.
-----
BİTCOİN
SON dönemlerde sözü çok edilen bir finansal kavram var.
Bitcoin’den söz ediyoruz.
Bitcoin bir dijital para birimi ya da sanal yatırım aracı.
İlk olarak 2009 yılında kimliği gizli Satoshi Nakamoto takma adını kullanan kişilerce ortaya atıldı.
Bu kripto para sisteminin sahibi yok, işlemler herhangi bir otoriteye bağlı olarak gerçekleşmiyor.
Küresel finans sistemin talep ettiği yüksek ücret, faiz ve komisyonlar burada yok.
Bitcoin’le yapılan tüm transferler onbinlerce bilgisayara kayıtlı ve sistemin güvenliği ve denetimi açık olarak herkesin önünde.
Toplam 16.5 milyon bitcoin var. Sayısı 2130’da 21 milyon adette fikslenecek. İlk çıktığında 1 dolar 1000 bitcoin idi. Şimdi 1 bitcoin 7000 dolar.
Ayrıca türevleri de var. En bilinenlerini Ethereum ve Litecoin.
Bugün dünyada 250 kripto para borsası bulunuyor. Günlük hacim 2 ile 4 milyar dolar arasında. Türkiye’de ise günlük işlem hacmi 2.5 milyon dolar.
Bitcoinlerin yasal bir altyapısı yok. Yani “gri” bir alan söz konusu. Hatta yer altı ekonomisinde kullanımı pek revaçta.
Bitcoin’in sahibi yok dedik. Sistemi düzenleyen bir yapay zeka algoritması, diğer ifadeyle bir yazılım.
Devletler ve otoritelerce kontrol edilemediği için, sair gerekçelerle sınırlamalara tabi olma riskleri de yok.
Örneğin, Yunanistan’da kriz nedeniyle para çekişlerinde limit oluşturulmuştu. Bitcoin’de bu söz konusu bile olamaz.
Bitcoin sadece bir para birimi değil. Çok talep gördüğü için aynı zamanda bir emtia ve değerli bir maden gibi değerlendiriliyor.
Fiyatı her ne kadar sürekli yükselse de volalitesi yüksek. Gün içinde yüzde 20-30 artıp, düşebiliyor. O sebeple henüz ona “para birimi” demek için erken.
Bitcoin’in tanesinin 100.000 dolara yükselme potansiyeli olduğunu seslendirenler var.
Böyle olursa, trilyon dolarları aşan bir hacim söz konusu olur ki, dünya bu işi çok daha fazla konuşur hale gelir. İşte, o aşamada mevcut finansal yapılar çatırdayacağından, “kaos” denilen şey, rahatlıkla tezahür edebilir.
-----
Afrika çekirgesiyiz biz
İZMİR, İstanbul, muhtemelen diğer büyük yerleşim yerleri hemen her yer “kentsel dönüşüm” fırtınasından etkileniyor.
Yıpranmış binaların olduğu kıymetli sokaklar şantiyeye döndü ve buralara girmek artık nerede bir mesele.
Yalnız anlamadığımız bir şey var.
Biz, kentsel dönüşüm deyince; eskiyi, güzeli, tarihi sahiplenen, estetik değerleri önceleyen, bu vesile ile geçmişin kefaretini ödememize vesile olacak düzenlemeleri anlıyorduk.
Ancak, kentsel dönüşüm rehabilite edici kaygı taşımadan, mevcudun yıkılıp yenisinin yapılması, hatta dağda bayırda arsalar ihdas edilip kentsel dönüşüm adı altında yeni yerleşim yerleri oluşturulması şeklinde işliyor.
Hani el birliği ile daha ziyade müteahhitlerin kollandığı bir tür rant düzeni tüm hızıyla devam ediyor.
Yani, bir işi de doğru yapalım, diyeceğiz ama “Afrika Çekirge”sini kıskandıran “talancı” zihniyetimizle bunun mümkün olamayacağını da biliyoruz.
Paylaş