Paylaş
Yeni Başkan Murat Uysal, ilk demecinde etkili mercilerle iletişim kanallarının açık tutulacağını ifade etti.
Dolayısıyla siyasi otoritenin telkin ve tavsiyelerinin nazara alınabileceğini anlamış olduk.
Bu gelişmeler üzerine ekonomi yazarları Merkez Bankası’nın özerkliğinin olumsuz etkilendiğini belirten yazılar kaleme aldı.
Açık söylemek gerekirse “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Etme Sistemi” halkoyu ile kabul edilmişken bu neviden kararlara şaşırmamaları icap ederdi.
Her türden iradenin tek elde toplandığı bir Başkanlık düzeninde bağımsız kurul ve kurum olgusunu abartmak abestir.
Zaten buralara gelmeden hangi Anayasal Kurumun benzer durumlarda Cumhurbaşkanının iradesine ne ölçüde karşı koyabildiğine bakılması gerekir.
Bu sistemi biz oyladık, kabul ettik.
Cumhurbaşkanı halktan aldığı yetki ile anlaşılıyor ki, ekonomi dahil, her konuda nihai karar verici olmak istiyor.
Mesela faizlerin %24’lerde olmasını istemiyor.
Enflasyon düştüğünü göre Merkez Bankası’nın faizleri indirmesini talep ediyor.
Merkez Bankası Başkanı’nın direnmeye haddi olmadığını düşünüyor.
Faizin enflasyonun sonucu değil sebebi olduğunu ısrarla belirtiyor.
Neticede siyasi sorumluluğu o taşıyor.
Kendi düşüncesinin sonuçlarından emin olduğu için, ileride “halkın tartısına” çıkacak kişi sıfatıyla uygulamaya kendi anlayışı ile damga vurmak istiyor.
İşin enteresanı, piyasalar da bu konuya dair “yazar velvelesine” fazla kulak asmıyor.
Kalın çizgileri ile Türkiye “demokrasi”si böyle bir şey.
Neticede tokmağı başkasına bırakmayan “davulcu düzeni”ne itiraz etmenin alemi yok.
-----
İnternet gazeteleri
GAZETELER giderek dijital ortamlara dönüşmeye başladı.
Gazeteyi kağıttan okumanın keyfi bambaşkaydı.
Ancak haberin tazeliği, maliyet, yer sınırlaması olmaması gibi unsurlar dijital basına güç kazandırıyor.
Hani bu gelişmeye hüzünlensek de beri yandan bir haber portalı oluşturmanın tam teşekküllü bir gazeteye göre çok daha hesaplı olması, mesleğini doğru yapmak isteyen gazetecilere de imkanlar sağlayabiliyor.
Pek tabii, internet gazeteciliği sadece “meslek aşkı” ile sürdürülebilir bir şey değil.
Bugün İzmir’de yazılı basının içine düştüğü kriz nedeniyle olgunluğunun zirvesinde pek çok gazeteciden istifade etme şansına sahip olamıyoruz.
Gönül Soyoğul’dan Feyzi Hepşenkal’a, onlarca omurgalı, kalibreli, düzgün gazeteci oluşturulacak ortamlara katkı koymak için çaba sarf ediyor.
Ancak, bu neviden ortamların basın emekçilerini ekonomik yönden tatmin ediyor olması gerekiyor.
Geçenlerde Tunç Soyer’in yerel yazılı basını belediye reklamları ile destekleyeceğine dair haberleri okuduk.
Tabii ki, çok mutlu olduk.
Sayın Başkan’dan ricamız, aynı ilginin internet gazetelerine de gösterilmesidir.
Bugün ülkenin hakikaten düzgün gazeteciye ve namuslu haberciliğe her zamankinden fazla ihtiyacı var.
İyi bir şeyler yapılınca halk tarafından fark ediliyorsunuz.
Ancak, sürdürülebilir olmanın koşulu “gelir” elde edebilmek.
Hiç şüphesiz zamanla reklam alma potansiyeli oluşur.
Ama geçiş dönemlerinde bu yerlerin desteklenmeye ihtiyacı var.
Pek tabii, hiçbir şekilde “diyet” duygusu oluşturulmaması koşuluyla.
“Gerçek İzmir” internet gazetesinde usta gazeteci Gönül Soyoğul, diyet meselesinin önemini veciz bir şekilde vurguluyor.
“Gazetecilik aslında bir tür muhaliflik, muhalefet olsun diye muhalefet yapılmaz, ama gazeteciliği gazetecilik gibi yapığınız zaman da buradan muhalefet çıkıyor, o da yerel ya da genel pek fark etmiyor, ‘muktedir’ nezdinde ‘pişik’ yapıyor”.
Diyeceğimiz; bizim şansımız “pişik” olmayı göze almış “yerel yönetimlere” sahip olduğumuzdur.
Umarız yanılmıyoruz...
Paylaş