Paylaş
Hepimiz, tüm İzmir “bahtiyar”dır.
Göztepe 1925 yılında kurulmuştur.
Ancak kalbimizi tutuşturduğu yıllar 1960’ların sonlarıdır.
Fuar Şehirleri Kupası’nda yarı finalle zirveye ulaşan efsane kadro o dönemde herkesi “Göz Göz” yapmıştı.
Adnan Süvari’nin teknik direktörlüğünde, Kestane Gürsel, Bombacı Halil, Buldozer Fevzi, İngiliz Nevzat, Ertan, Çağlayan, Ali Artuner, Hüseyin... Sadece İzmir’in değil Türkiye’nin kahramanlarıydı.
Esasında Göztepe bir semt takımıdır.
Semt takımı olmak onu değerli kılan bir özelliktir.
Karataş’tan “Kennedy Meydanı”na, zaman zaman küllenmiş görüntüsü verse de üçüncü, dördüncü kuşağa intikal etmiş heyecanıyla onbinlerce taraftar bugünleri bekliyordu.
Başkan Mehmet Sepil’e şükran borçluyuz.
Darısı Karşıyaka, Altınordu, Altay, Buca ve İzmirspor’un başına diyoruz.
-----
Eski Göztepe
60’LI yılların Göztepe’sinden söz ettik.
O muhitin çocuklarıydık.
Ergenliğimizin hesapsız heyecanlarını yaşadığımız güzel günlerdi o dönemlerin Güzelyalı’sı...
Yaz akşamları sinemaya gidilirdi.
Gözümoğlu, Vadi, Şeref, Ferah ilk etapta hatırladığım sinemalardır.
Parkın yanında Bonsair ve Sabır pastaneleri vardı.
Su deposunun yanında Gaskonyalı Toma ve Ancelo semtimize ayrı bir hava katan eğlence mekanlarıydı.
Dış dünya (Konak ve ötesi) bağlantımızı, telleri sürekli kopan troleybüsler sağlardı.
Troleybüslerin biletçi amcaları hep mütehakkim olurdu ve onlardan (nedense) çekinirdik.
Apartmanlar yeni yeni yapılmaya başlamıştı.
Deniz manzarası muteber addedilmez, salonları ve balkonları iç tarafa bakardı.
Apartmana dönüşmemiş birkaç evin bahçesinde erik ve elma ağaçları bizlerin “kriminal geçmiş”inin sebepleriydi.
Sanki o dönemlerde Kaf-Kaf’la gergin bir rekabet yoktu.
Esasında üç kuşak bir Karşıyakalı olarak Güzelyalı’da yaşadığım yıllarda çocuk yüreğime hem Göz Göz hem Kaf Kaf sevgisini sığdırabiliyordum.
Bugün gerçek Karşıyakalı’ların Göztepe’nin Süper Lige dönüşünü büyük bir mutlulukla karşıladığını biliyorum.
Tekrar büyük yürüyüşünü başlatan İzmir’imizin ilk işaret fişeklerinden biri de Göztepe’nin Süper Lig’e dönmesi olmuştur.
Teşekkürler Göztepe.
-----
Fırtına öncesi sessizlik
16 NİSAN Referandumu “evet”le sonuçlanınca, beklendiği gibi, piyasalar bu durumu “istikrarın devamı” olarak algıladı.
Borsa yükseldi. Doların TL karşılığı 3,50’ler civarında. Büyüme rakamları yukarıya doğru revize ediliyor.
Peki, bu gelişmelere paralel “yüksek moralli”, “kıpır kıpır” bir iş iştahından söz edebilmek mümkün mü?
Bizim gördüğümüz, durumun hiç de böyle olmadığı.
İnsanlar derin bir sessizlik içinde, zihinlerinde bin bir soru, geleceğe yönelik endişe duyuyorlar.
Hemen herkes işler durmasın diye, mecburiyetin gerektirdiği ölçüde pedala basıyor, bozulan siyasi iklimin başlarına ne ölçüde sıkıntı yaratabileceğini kestirmeye çalışıyor.
İktidar, otoriter bir yönetim anlayışı ile hemen her viraja 150 km ile giren sürücü gibi...
Şu aşamada hiç kimsenin ağzını açacak, bir şeyler söyleyebilecek cesareti yok.
Hal böyle olunca da tedirginlik diz boyu, keyifsiz bir halde durumu idare ediyorlar.
-----
Çeşme
ÇEŞME’de sezon açıldı.
Çeşme bir Antalya ya da İstanbul değil...
Bu sebepten yabancı turistin azalması onu fazla etkilemiyor.
Bu haftadan itibaren ağustos sonuna kadar dolu dizgin bir sezon yaşanacak.
Alaçatı yine en gözde yer.
Fakat, bizim de dahil olduğumuz çok kişi Çeşme ilçesinin, o eskileri hatırlatan huzur ve keyfini yeniden keşfetmiş gibi...
İlçe hala bir kıyı kasabası havasını koruyor.
Alaçatı mucizesini herkesten fazla takdir edenlerdeniz.
Ama artık hafif soluklanmaya ihtiyaçları var.
Restoran cephesine gelince...
Uzak ara favori yerimiz ilçede, sokak arasında çok özel bir gastronomi mabedi.
“Horasan”dan söz ediyoruz. Ahmet Usta aklımızı başımızdan almaya devam ediyor.
Diğer bir gözde restoranımız ise Alaçatı Port’ta Balıkçı Niyazi. Özellikle Başaşçı Ali Usta “elit klasik” tarzıyla harikalar yaratıyor.
Eskiden Çeşme’nin yazlıkçıları balık yemeğe Dalyan’a giderlerdi.
Maalesef buradaki mekanların pek çoğu, değişen kalite anlayışına ve yeni açılan yerlerin rekabetine karşılık vermekte zorlanıyorlar.
Bu sebepten eski müşterilerini büyük ölçüde kaçırmış durumdalar.
Öyle de olsa Cevat Restoran ve Lokman Usta’nın her daim yaratıcılığını konuşturduğu Levent’in Yeri, eski göz ağrılarımız olarak asla ihmal edemeyeceğimiz mekanlar.
Paylaş