Paylaş
O, bilgi çağının sembollerinden biriydi.
İnsanlığın cari ihtiyaçlarını hisseden ve teknoloji ile buluşturarak pratiğe servis eden ve müthiş bir ekonomik potansiyel oluşturan bir 21. yüzyıl rol modeliydi.
Bakınız, “bilgi”, evrensel bir kavramdır. Milliyet, inanç ve benzeri kavramların üstünde, yeryüzündeki 7 milyar insanın, sadece insan olmanın biyolojik ayrıcalığı ile kavrayabileceği, istifade edebileceği, katkı koyabileceği bir ortak birikimdir.
“Bilgi çağı” veya “bilgi toplumu” denildiğinde bilginin serbest dolaşımı, bilgiye erişim imkanlarının olağanüstü hızlanması ve kolaylaşmasını anlamak gerekir.
Bugünün bir üçüncü dünya ülkesindeki araştırmacı, bulunduğu yerden Harvard Üniversitesi’nin kütüphanesine girebilme imkanına sahiptir.
Mevcuta ilave getirebilecek ham bilgiye erişim imkanlarının bu denli artması, her türden keşif ve icadın, dünyanın herhangi bir yerinden sürpriz yaratıcılarını gündeme getirebilecektir
Zira bilgi keşif ve icadın yapıtaşıdır.
Bu anlamıyla toplumlar, geleceğin dünyasında bir ağırlık taşımak istiyorlarsa Ar-Ge için fedakarlık sınırlarında kaynak ayırma durumundadır.
Bir deyim vardır.
“Gol atmak için önce ceza sahasında bulunmak gerekir”.
Bu yönüyle devletlerin teknoloji bölgeleri oluşturmaları, üniversitelerinin yaratıcı beyinleri teşvik eden anlayışlara yönelmesi, şirketlerin konularıyla ilgili Ar-Ge bütçeleri planlamaları, giderek önem kazanmaktadır.
Steve Jobs örneği de göstermiştir ki, yaratıcı beyinlerin bulgularının insanlığın istifadesine sunulur hale gelmesi için bir “yatırımcıya” da ihtiyaç vardır.
Aksi takdirde “fikir” ne kadar cazip olursa olsun “kadük” kalır.
Yatırımcı sadece fikrin ürüne dönüştürülmesi ile sınırlı değildir, yanı sıra pazarlanması ve ekonomik potansiyel oluşturulması kaçınılmaz olarak beyin emekçisi – sermaye işbirliğini gerektirir.
Meseleye bu yönü ile bakıldığında bilgi gibi, sermayenin de serbestçe dolaşımının temini bir 21. yüzyıl realitesi olarak gündeme gelmektedir.
Tüm bunlar bir yönüyle “küreselleşme” olgusuna işaret eder.
Bugünün dünyasının en önemli problemlerinden biri de “yaratan, keşfeden, icad eden”le birlikte, fırsatı teşvik eden, herkesten önce hisseden yatırımcının birlikte oluşturduğu potansiyelin haklarının korunmasıdır.
Bu ihtiyacın tüm dünya genelinde standart hukuk kurallarının oluşumuna yaptığı baskı, hiç şüphesiz giderek artacaktır.
Zaten küreselleşme olgusu, bir yönüyle evrensel demokratik değerler dediğimiz her türden kazanılmış hakkı güvence altına almaya çalışan bir üst yapı tarifini yeryüzü ölçeğinde bu sebeple yaygınlaştırmaya çalışır. Sonuç olarak “büyük okumada” insanlığın geleceğinin teknolojideki gelişmelere bağlı olduğunu, bunun da bilgi ve sermayenin birlikteliğinden geçtiğini kabul etmek gerekiyor.
Arada oluşan eksik, yanlış, vicdansız, kötü uygulamalar bu gerçeği değiştirmiyor.
Steve Jobs ve Apple, bilgi ve sermayenin buluşmasıydı.
Ortaya çıkan IMac, IPod, IPhone, IPad gibi ürünler dünyamızı farklı bir hale getirdi, daha mutlu bir yerküre için müthiş potansiyel imkanları insanlığın kucağına bıraktı.
Paylaş