Paylaş
SOMA’da yaşanan maden faciası tüm insanlığın yüreğine kızgın bir kor gibi düşmüştür.
Acımız sonsuzdur.
Maden kazaları bir kader değildir, olmamalıdır.
Geçmişten bugüne 3 bin maden işçisinin ölümüne yol açan sebepler, bırakın medeni ülke istatistiklerini, bu konularda duyarsızlığı bilinen ülkeler dahi göz önüne alındığında, izaha muhtaç bir görünüm vermektedir.
İşvereninden devletine, bu tablodan her kesim kendine sorumluluk payı çıkarmalıdır.
Rus ruleti gibi bir iş kolu olmaz. Maarifi kapatamayacağımız gerçeği, bu neviden acıların küllenilmeye terk edilmesi sonucunu doğurmamalıdır.
Devletimizden beklentimiz, bu konudaki yüksek standartların oluşturulması ve üretim sürecinin her aşamasında bu düzeyi temin etmesidir.
Bu aşamada vefat eden yurttaşlarımıza Tanrı’dan rahmet, yaralılara geçmiş olsun dileklerimizi iletir, yakınlarına ve tüm ülkemize sabırlar dileriz.
Tencere dibin kara
SİYASETÇİLERİN tahammülsüz olduklarından söz ediyoruz.
Yani “tahammül” sözcüğü sorunları çözümleyici bir kavram değildir.
Tahammül eden, tepkisini biriktiren ve öteleyendir.
Tahammül sahibi karşısındaki anlama çabası içinde değildir, kendi pozisyonuna dair bir şüphe duymaz.
Dolayısıyla, doğru bildiklerine ilişkin uygun zaman ve zemini kollama ve bu süreci “sabırla” yönetme anlayışı içindedir.
Normalde tahammül ipi üzerinde yürümeyi tercih edenler, “ara ara” patlayarak biriktirdikleri tepkilerini boşaltırlar.
Bu sebeple tahammül tutumu sürekli “patırtıya” gebedir.
Diyeceksiniz, bu “zıtlaşma” ruh hali hiçbir zaman empatiye dönüşemez mi?
Toplumsal huzuru temin etmiş demokratik ülkeler, işte tam bu noktada bahse konu evrimi becermiş olanlardır.
Demokrasi, tarafların birbiriyle yenişemeyip uzlaştıkları rejimin adıdır.
Uzlaşmanın tek seçenek olduğu hususu anlaşıldıkça, tahammül yerini saygı ve giderek sevgi duyulan aşamaya terk eder.
Türkiye, maalesef siyasi tarafların birbirilerini tasfiye etme emellerinden vazgeçmediği bir ülke görünümü veriyor.
Hal böyle olunca, her bir kesim diğerine dair, tedirgin, güvensiz, tedbirli bağlı olarak tahammülsüz bir tavır içinde oluyor.
Enseyi karartmayalım, bunlar da geçecek.
Rüya takım
“Topuklu Efe” büyük iş çıkardı. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Özlem Çerçioğlu sıradan bir kumaş olmadığını sürekli kanıtlanıyor.
Yönettiği kente vizyon katabilecek danışman kadrosu oluştururken hepimizin tanıdığı, bildiği bir rüya takımını bir araya getirdi.
Uğur Yüce, Hasan Denizkurdu, Geza Dologh, Kemal Anadol, Ali İçhedef bahis konusu isimler.
Bu isimlerin bir kısmının resmi bir statü kabul etmeyeceğini biliyoruz, ancak tamamı bir işi üstlendiklerinde asla “ucundan tutarak” yapmayacak insanlar.
Yöneticiler, aklını paylaşacağı insan sayısını artırdığı ölçüde ufkunu genişletir.
Topuklu Efe’yi bir kere daha takdir ve tebrik ediyoruz.
Aytun Çıray
CHP İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıray, partisinin MYK’sına girdi.
Bazı çevreler bu tercihi Aziz Kocaoğlu, Alaattin Yüksel ekibinin cezalandırılması olarak yorumladı.
Meseleleri bu kadar “sığ” gerekçelerle değerlendirmemek gerekir.
Aytun Çıray, ideolojik tutumu olan bir şahsiyettir. Partinin liberal ve yenilikçi kanadına hep ihtiyatla yaklaşmıştır. Onun zaman zaman katı ulusalcı tutumlarına şahit olduk, oluyoruz.
Sayın Kılıçdaroğlu acaba, yüzde 20-25’i asla geçemeyecek bir politikaya geri dönüş sinyali mi veriyor?
Paylaş