Paylaş
Örneğin CHP’liler İstanbul için Sırrı Süreyya Önder’e BDP ve türevi bir partiden aday olmasın diye baskı yapıyor.
CHP denilince akla, ulusalcı mirasa sahiplenme, Kürtlerin taleplerine karşı duruş geliyor. Aynı CHP, seçimlerde AK Parti’ye karşı Kürt seçmenin kendilerine yöneleceğini düşünüyor ve bu pek çoğumuza garip gelmiyor.
Böyle bir şey nasıl olabilir? Bu ‘dilemma’yı tartışmak gerekiyor.
Akıl karıştıranlar
Gelecekte Türkiye’de siyasi pozisyonlar, giderek yumuşayacak olsa da, “muhafazakar” ve “laik” eksenler üzerinden şekillenecek.
Kürtleri siyasi tavır yönünden homojen bir yapı olarak kabul etmek, hele silahlar sustuktan sonra, çok ciddi bir yanılgı olur.
PKK ve onun sivil uzantısı BDP Marksist bir orijinden geliyor. Otokratik ve laik bir bantta sürdürdükleri siyaset anlayışları, günün sonunda “Batı tipi” demokratik değerlere evrilme istidatları taşıyor.
Abdullah Öcalan’ın manifestolarda bu yaklaşımın izlerini açıkça görüyorsunuz.
Her ne kadar “ezilen ulus milliyetçiliği” çukuruna sık sık yuvarlansalar da “naturalarında” anti emperyalist ve maddeci bir öz var.
Bu yönleri itibariyle Türkiye solcuları, sosyal demokratları, Alevileri, sol kökenli liberalleri ile çok derinlerde bir zihin birliktelikleri var.
Ancak Kürtler BDP’den ibaret değil.
Mezopotamya’nın en önemli gerçekliği “din”.
Adımınızı attığınız her yerleşim yeri “peygamberler diyarı”, “ulemalar mezarlığı”.
Barış ortamında “vefa” bir müddet sonra sadece “semt ismi” olur ve Kürtlerin dindar kitleleri muhafazakar partilere yönlenir.
CHP en az BDP’liler kadar akılları karıştıran bir parti.
Bir yandan Kurtuluş Savaşı’nı yapan kadroların örgütü, bu yönü itibariyle tam bağımsızlık mottosuyla anti emperyalist mücadeleyi önemseyen sol kültürün bu sebeple, hedefe oturtturmadıkları bir parti.
Demodeler tasfiye
Diğer yandan, “az dindar” kimlikleri nedeniyle Sünnilerin etki alanını sınırlamalarından ötürü Alevilerin gizli limanı.
Yani, nasıl olur da bu kadar farklı referanslar bir araya gelir ve kalın bir yorganın altında ulusalcısı, enternasyonalisti, Kürt milliyetçisi ve örselenen mezhep mensubu kimlikleriyle birbirlerine derinlerde sempati duyarlar.
Meselelere, rasyonel olup olmadığını fazla irdelemeden bu tuhaf gerçeklikler üzerinden baktığınızda, CHP’nin İstanbul’da BDP seçmeninin kendisine yöneleceğini ummasına şaşırmamak gerekiyor.
Final tahlilde bu ülke siyaseten “muhafazakar olanlar ve olmayanlar” ekseni üzerinden şekillenecekse, işte o zaman laik Kürtlerden, Alevilere, laik Türklerin partisi olan CHP ile “durup oturup” ortak bir payda tesis etmeleri kimseyi hayrete düşürmesin.
Diyeceksiniz CHP bugünkü haliyle bunu kotarabilecek bir durumda mıdır? Bu mümkün görülmüyor.
Derin CHP, “salt cumhuriyetçiliğin” demokrasiye giden bir “ara istasyon” olduğunu kavramadan, geçmişte kırıp döktüklerinin özeleştirisi yapmadan Türkiye seçim pazarında kucaklayıcı bir gövde oluşturamaz.
Hal böyle olunca “mesnetsiz arkadaşlarından” bir “ekmek” hayal ediliyorsa CHP’nin evrensel demokratik ilkelere dayalı bir sosyal demokrat kimliğe bürünmesi ve içindeki “demodeleri” tasfiye etmesi gerekir.
Bu arada muhafazakarlarının da ellerinin armut toplamadığını ve yeni Türkiye’nin demokrasi bayraktarlığını, en azından başlattıklarını görüyor olmak lazım.
Hiç şüphesiz, yaptıkları pek çok olumlu şeyin yanında, yarattıkları tedirginlikleri silme çabası, onların da boynunun borcudur.
Demokrasi tek seçenek olunca, ister istemez köşeler yuvarlaklaşıyor ve halkalar birbirine geçiyor.
Yıldız restoranlarım
İZMİR ve civar sahil kasabalarında yeme-içme kültürü ciddi mesafeler almaya başladı.
Konumuz, bir heves gelip, çıtayı yükseğe koyan ama saman alevi gibi bir, iki sezon parlayıp sönen restoranlar değil.
Çok uzun zamandan beri, aynı yerde hizmet veren ve kendi çapında markalaşmış mekanlardan söz ediyoruz.
Bu yerlerin önemli bir kısmı, maalesef sürekli kendilerini tekrarlıyor.
Bu sektör pedala sürekli ve bir öncekinden daha hızlı basmayanı “gözde” kılamıyor.
Ha, maliyetleriniz düşüktür, kan kaybetseniz de işe devam edersiniz, “topal atın kör alıcısına” oynarsınız, mesele yok.
Ancak restorancılık işi, artık bir inovasyon, ar-ge gerektiren çok özel bir hizmet dalı oldu, oluyor.
Birinciler Cunda’dan
Bu eğilime ayak uyduran yerleri, kendime göre paylaşmak istiyorum.
Listemin ilk sırasında, Ayvalık Cunda Adası’nda “Bay Nihat, Lale Restoran” var.
İkinci sırayı, Çeşme’de “Ferdi Baba” restoranları alıyor.
Üçüncü sıram, Özbek Köy’de, “Akın’ın Yeri.”
Dördüncü adayım, İzmir Kordon’da Key Otel’in restoranı.
Beşinci sırayı Bodrum Yalıkavak Marina’da, İstanbul ve Ankara’dan sonra mekan açan “Nusret” alıyor.
Beş kontenjanlık liste yeterli.
Kendi çapımızda yılda bir defa bu listeyi yenileceğiz, ta ki Michelin rehberinin ilgilisi bölgemize yönelene kadar.
Paylaş