Şimdi demokrasi zamanı

AK Parti 2002 ruhuna geri dönemez ise, giderek Kürt oylarından uzaklaşacak demektir.
Gelişmeler bu yönde olursa, kuvvetle muhtemel, başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere artık daha milliyetçi (Türkçü) bir AK Parti görebiliriz.
Bu durumda MHP tüm gücüyle AK Parti’yi “tapulu arazisinden” geri püskürmeye çalışacaktır.
Bu sebeple bu iki partinin ilişkileri “gerginlik” vaat etmektedir.
CHP’ye gelince bu seçimler onlar için çok öğretici olmuştur.
Bir defa, öyle aşırı ulusalcı oyların halk nezdinden hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığı anlaşılmıştır.
Dolayısıyla CHP’nin “pür” bir sosyal demokrat parti olmasının önünde zihinsel bir engel kalmamıştır.
CHP, tek parti dönemin kültlerinden kendini arındırır ve 21. yüzyıla yakışan kucaklayıcı, kompleksiz, hoşgörülü bir yapıya bürünürse önü açılır, iktidar seçeneği rolünü muhafaza eder.
Aksi takdirde evrensel demokrasinin normlarını savunma bayrağı HDP’ye geçer.
Tamam, HDP’nin hep bir “Kürt” omurgası olacaktır ama kadınlar, azınlıklar, marjinaller... HDP hem vesayet düzeninin dışladığı kitleleri sahiplenerek, hem de söylemlerini 78 milyona hitap edecek şekilde yaygınlaştırarak özellikle CHP’nin seçmen kitlesini etkilemeye başlamıştır.
CHP, kendinden menkul ve bu yüce insana açık bir haksızlık yapan bir “Atatürkçü’lük” tanımıyla, partisi ipotek altına alan ve geniş kitlelere yabancılaştıran anlayışları artık tamamen tasfiye etmelidir.
Zira bu tutum bir müddet sonra garip bir şekilde arkaik faşistik bir yapıya evriliyor ve partinin görünümünü berbat ediyor.
Bu arada, MHP’ye dikkat edin. CHP’de beklenen performans gerçekleşmez ise “seküler MHP” gelecek dönemlerde ana muhalefettir.
Neticede bu ülke üç kutuplu.
AK Parti İslamcı damarı, MHP Türkçü damarı temsil ederken, Kürtçü damar bu seçimlerde tüm ülkeyle bütünleşme talebinde bulunarak etnik siyaset istemediğini beyan etti.
Zaten hem azınlık, hemde seküler olmaları, onlara tıpkı CHP gibi, “insan odaklı” siyaset dışında başka bir seçenek bırakmıyor.
CHP, uzun bir zamandır boşluktaydı ve bu yüzden erimeye mahkumdu.
Şimdi “evrensel demokrasi” seçeneğinde, kaderi büyük bir ihtimalle HDP ile kesişecek ve bu iki kitle, sekülerlik paydasında daha demokratik bir Türkiye için, bir dayanışma, belki de “daha öte” bir sürece girebileceklerdir.

Kısa dönem askerlik
DİYELİM erken seçim kararı alındı.
AK Parti’de üç dönem kuralına takılıp parlamento dışında kalan parti kıdemlilerine gün doğuyor demektir.
Bir nevi’i “kısa dönem askerlik” yapıp, birkaç ay içinde yine milletvekilliğine dönmüş olacaklar.
Pek tabii, onlardan doğan boşluktan istifade etmiş olanlarla, olası bir erken seçimde “liste tepişmeleri” yaşanması da mukadder gözüküyor.

Ağzını yüzünü oynatmadan
SEÇİM akşamı herkes televizyonların başında siyasi partilerin ilk açıklamalarını bekliyor.
Derken, CHP adına açıklama yapılacağı anons ediliyor.
Mikrofonların karşısında Haluk Koç var.
Yani siyasi partiler böyle adamları nereden bulurlar.
Hazretin; sinirden, hiddetten, birikmiş nefretten, ağzı yüzü, her tarafı oynuyor.
İtici, gergin üslubun sandıkta cezalandırılmasından henüz birkaç saat geçmişken CHP’nin bu kişiyi “sözcü” olarak tercih etmesi anlaşılır gibi değil.
Elinizde, mesela Selin Sayek Böke gibi birisi var.
Sempatik, genç, ılıman, yumuşatıcı, ışığı olan insanların siyasette nasıl fark yarattığını Selahattin Demirtaş örneğinde yaşamadık mı?
Haluk Koç gibilerinin siyaset tarzının artık milletin yakasından düşme vakti gelmiştir, hatta geçmektedir.

AK Parti özerkleşecek
KİM ne derse desin Davutoğlu hükümeti Sayın Cumhurbaşkanı’nın aktif siyasete müdahalesinden rahatsızdı.
Ancak seslerini çıkaramadılar hatta kabullenip, kendilerinden vazgeçme pahasına Tayyip Erdoğan’ın arkasında sıralandılar.
Şimdi, seçim sonuçları koalisyon vaat ediyor.
Şüphesiz, ortaklık söz konusu olursa diğer üç parti de Cumhurbaşkanı’nın tarafsız kalmasını AK Parti’ye şart koşacak.
Yani, “körün istediği bir göz” ya da “kestaneyi başkasına aldırmak” ne dersiniz deyin, kendilerinin de dahil olacağı bir koalisyonda, bu işten en fazla AK Parti yönetimi ve Davutoğlu memnun olacaktır.