Paylaş
TANSU Çiller siyasete tepeden inmişti. Rahmetli Yavuz Gökmen’in deyişle, ‘şarışın, güzel kadın’dı o.
Tecrübesizliği nedeniyle unutulmayan gaflara imza atmıştı.
Siyasi muarızı Mesut Yılmaz’dı.
Bir gün bir sebepten çok sinirlenmiş ve ona “Şerefsiz onbaşı” deyivermişti.
Hala bu nitelemenin gizemi çözülebilmiş değildir.
Neden onbaşı, niçin şerefsiz, hangi çağrışım, neden bu “çıktı”.
Sarf edilen söz gazetelere manşet olunca, onbaşılar ayağa kalkmış, hatta onbaşı dernekleri dava açmıştı.
Netice ne oldu, hatırlamıyorum.
Yani, “HDP’ye oy atan şerefsizlere” sesleniyorum, öyle hemen üzülmeyin. Tarih bazen tekerrür eder. Maalesef “şeref” kelimesi “öfke kontrolünün” yumuşak karnı olmaya devam ediyor.
Rıdvan gibi
RIDVAN Dilmen topla aniden hızlanır, bir anda kazık fren yapar, peşinden sürükledikleri yerdeyken ters istikamette çalım atardı.
AK Parti’nin temel meselelerdeki yaklaşımlarını gözlediğimizde, hatıralarımızda “Rıdvan” canlanıyor.
Futbol için faydalı sonuç üreten bu özellik, konu siyaset olunca hepimizi “serseme” çeviriyor.
Avrupa Birliği, Esad, Fetullah Gülen... Ve daha bir çok kişi ve konuda çok radikal değişiklikler yaşandı.
En son “Kürt politikası” da bu zigzag kültüründen nasibini aldı.
Mantıklı gerekçeler
Esasında siyasetçinin pragmatist olmasında, zaman, zemin ve şartlar değişince tutum ve tavırlarını gözden geçirmesinde bazen gereklilik vardır.
Hani omurgasını sağlam tutmanız koşuluyla, değişen beklenti ve menfaatlara uyumlu farklı yaklaşımları savunabilirsiniz.
Ama savrulmanın da bir ölçüsünün bulunması, daha da önemlisi izah edilebilir, mantıklı gerekçelerinin olması icap eder.
Pek tabii, “ben duruşumu hep muhafaza ettim” anlayışını kutsamıyoruz. Bu tarzla da ancak “bozuk saat” olunur.
Siyaset, yine futboldan örnekle, “Kale direği” gibi dimdik durularak yapılamıyor.
Zira hayat dinamik ve doğru bildiğimiz her şey, ilave gelen her “veri” ile yeniden tanımlanıyor.
Diyeceğimiz, “makul” denilen tanrısal kriterin ipine sarılmadığımız zaman, sınırları zorlayan esnek ya da katı tutumlar, aynı derecede faydası tartışmalı sonuçlar doğuruyor.
Bayıltan satranç
SİYASET artık bir satrança dönüştü.
En şaşırtıcı hamleler de MHP’den geliyor.
Hani, derin bir taktik anlayış içinde siyaset yapmak, kendini aşırı akıllı zannetmek bazen ters tepebilir.
MHP, oy kaybedeceğini varsaydığı AK Parti seçmenini ürkütmeden kendine çekmeyi hedefliyor.
Ama, heveslerini biraz fazla fark ettiriyor.
Galiba insanlarımızın siyasetçilerden beklediği “açık ve anlaşılır” olmaları.
Şeffaf, hesapsız, samimi, sahici bir politik anlayış, kurnaz siyasetten yorulanlar için mutlaka tercih nedeni olacaktır.
Etkisine sınır
Hissiyatımızı odur ki, erken seçime mesafeli duranlar makul çoğunluğu arkalarına alıyor ve basireti temsil ediyorlar.
CHP, şu aşamaya kadar en sakin ve yapıcı duruş sergileyen parti görünümünde.
Esasında onlar yönünden sanki en öncelikli olan Sayın Cumhurbaşkanı’nın etkisini sınırlandırmak.
Pek tabii bunun yolu da, fazla zorluk çıkartmadan Sayın Davutoğlu’nun kuracağı koalisyona “evet” demek.
Ha, bu tercih belki de AK Parti’nin tekrar güçlenmesine vesile de olabilir.
Ancak, gördüğümüz kadarıyla CHP’liler yönünden Cumhurbaşkanı’nı sınırlandırması her şeyden daha önemli.
HDP’ye gelince...
Bence hiç gelmeyelim. Zira gariplerin işi zor, çok zor.
Paylaş