Paylaş
Takribi 55 milyon seçmen oyunu kullanıyor.
Turgut Özal’lı yıllarda şarkılı, türkülü çok renkli ve neşeli seçim kampanyaları olurdu.
Bu defa pek öyle olmadı.
Esasında ne zaman partilerimiz yüzünü “Batı”ya dönüyor, bir anda herkes hafifliyor, umutlanıyor.
AK Parti’nin ilk dönemlerinde AB ile ilişkilerde mesafe aldığımızda hatırlayın; Melih Gökçek, Ankara’yı karnaval şehir haline getirmişti.
Bu ülkenin münevverleri son 150 yıldır Ortadoğulu kalmamak için adeta çırpınıyor.
Pek tabii, bu kadar sürede, hiç olmamış bir kültürü, “demokrasiyi”, onun gerçek manasını, yumuşatıcı iklimini topluma benimsetmek kolay değil.
Demokrasinin, esasında “azınlığın” hakkını, hukukunu koruyan bir rejim olduğunu, “çoğunlukçu” değil, “çoğulcu” karakteri ile muhalifin özgür nefesinden güç alarak serpilip büyüdüğünü idrak etmek zaman alıyor.
Ancak, toplumlar biraz da “neyin olamayacağını” yaşadıkça, “nelere gelmesi” gerektiğini kavrayan organizmalardır.
Türkiye, kendisi için doğruya çok kereler epey yaklaşmış bir ülkedir.
“Farklılıklarımızın zenginlik” olduğunu derinlerimizde hissederiz.
Ancak, nedense korku ve endişelerden beslenen yanlış bakış açılarımızla “insan” kalitemizin zaafa uğramasına engel olamıyoruz.
Bir bakıyorsunuz, birlikte huzur içinde yaşamak varken, kendinden menkul saplantılarla birbirimizi kategorize ediyoruz, beğenmiyoruz, dışlıyor, husumet biriktiriyoruz.
Bugün gerçekleştirdiğimiz seçimlerin bir milat olmasını temenni ediyoruz.
Seçim vesilesiyle tekrar bazı hususları hatırlamamızda fayda var.
Bakınız; tek bir ülkemiz var, kimsenin gidecek başka bir yeri yok, devletin ve ülkenin “beka”sı ortak çıkarımız, içimizdeki her farklı anlayış, ayrı bir kök olarak bu toprağa kaynadıkça zeminimizi daha bir sağlamlaştırılıyor, her birimizin ayrı bir yaşam biçimi var, kimsenin diğerlerini kendisine benzetme gücü yok, huzur ve istikrar çoklu dengemizi içimize sindirmekten geçiyor...
Evrensel demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği ve daha ziyade ekonomik performansların göz önünde tutularak oy verildiği zamanlarının geleceği beklentisiyle seçimlerin ülkemize hayırlı olmasını diliyoruz.
-----
Ciğerci Mersinli Apo
İZMİR’de “ciğer” denilince biz Zarif Usta’yı biliriz.
O hep Pasaport semti Kale Arkası civarında kendi konusunun “Efsane Armada”sı olmayı sürdürmüştür.
Ama, hayat durduğu yerde durmuyor.
Kentin yeni yerleşim yeri Bayraklı’da müthiş bir ciğerci daha topa girdi.
Mersinli Apo’dan söz ediyoruz.
Mersin ve Ankara’dan sonra üçüncü mekanlarını İzmir’de açtılar.
Tam 51 yıllık bir tecrübeleri varmış.
Hani Urfa sabahlarında gün ağırırken yediğimiz ciğer ve yürek şişlerin bir benzerine tanık oldu damaklarımız Mersinli’nin yerinde.
Özel ayranı, şalgamı ile keyfimiz doruğa ulaştı derken, Mersin’e özgü ve başka hiçbir yerde tadamadığımız “künefe”si ile son darbeyi vurdular.
Tavsiye olunur.
Paylaş