Paylaş
F. Kafka’nın bir sözü vardır.
“Abartıyorum, çünkü anlaşılmak istiyorum...”
Esasına bakarsanız, herhangi bir konuda çabası olanların en önemli dertleri kendilerini ifade etmekte zorlanmalarıdır.
Örneğin; Çetin Altan, olumsuzlukları kendi dışındaki koşullara bağlayıp sorumluluklardan kurnazca sıyrılanlara tepki olarak, düşüncülerini hep ekstreme çekerek anlatmaya çalışırdı.
Hatırlayınız, onun Anadolu’sunun köylerinde tenis kortları vardı, evlerde kızlar piyano çalardı.
Bizler kolayından ona yüklenirken, o toplumun fertlerinin kendi yaşam kalitelerine sahiplenme gereğine işaret ederdi.
Yaşadığımız kente dair beklentilerimizi oluştururken, bu anlamıyla hayallerimizi zorlamamızın bir sakıncası yoktur.
Bu şehrin insanlarının yaşadığı topraklara, geçmişte hoyrat davrandığını düşünenlerdenim.
Mevcut mimari dokudan, ekolojik dengeye, giderek gecekondulaşmaya ulaşan bir dizi uygulamanın sabıkası hepimizin boynundadır.
Bizler lağıma dönmüş körfezde yelkencilik yaparken ya da “paslı vita tenekesi”nde sardunya yetiştirirken aslında usul usul kendimizi azalttık, özgüveninizi neredeyse yok ettik.
¡¡¡
İzmir’de ruhumuzu saran moralsiz söylem, ağlaşma kültürü, “koca köy” benzetmeleri failini aynadaki suretlerimizde aramalıdır.
Bu kent hangi sosyo-ekonomik analizi yaparsınız yapın; tam anlamıyla müthiş bir potansiyeldir.
Ancak, hak ettiği hareketlenmeyi temin edecek olanlar en başta bizleriz.
1 trilyon USD milli gelire ulaşacak bir ülkede kaçınılmaz olarak oluşacak ikinci dev ekonomik metropolün uzak ara tek adayı bu kent, tüm yaşayanları itibariyle silkelenmelidir.
¡¡¡
Bu topyekun kalkışma abartılı hayallerin lezzetlendirdiği bir ruh haliyle; her şeyin en iyisini kendine hak gören, talep eden tutumlar sergilememizi gerektiriyor.
İlk öneri benden...
¡¡¡
Her yıl 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan hıdrellez gecelerimizi, üç gün sürecek “Dünya Çingene Festivali”ne dönüştürelim...
Belediyelerimiz kesenin ağzını açsın, turizm sektörü uğraşsın, sivil toplum kuruluşları heyecanlansın, teneke mahallesi gözümüzün bebeği olsun.
Sonrasında, siluetimize Süleymaniye’den daha görkemli bir cami dahil olsun, körfezin orta yerinde doldurulmuş ada üzerinde Ege Medeniyetleri Müzesi’nin ışığı uzaydan seçilsin, sardunyalar krom saksısına kavuşsun, körfez çepeçevre plaj olsun.
Paylaş