Paranın üstüne oturduk

GELİŞMEKTE olan ekonomilerde mutedil bir enflasyon piyasalara canlılık getirir.

Haberin Devamı

 

Bu anlamıyla Türkiye’de %4-5 mertebeleri optimumdur.
Hali hazırda enflasyonumuz çift hanelerin başlangıç rakamlarında.
Ekonomistler “durgunluk, hatta daralma içinde enflasyon” yaşandığını belirtiyor.
Tabii ki, “Pandemi”nin de bu tabloda etkisi büyük.
Enflasyon teorik olarak arz ve talebin dengesinin bozulması ile ortaya çıkar.
Talebi belirleyen en önemli faktör, insanların geleceğe yönelik beklentileridir.
Maddi seviyesinden endişe duyan insanlar harcamalarını düşürür.
Pandemi böyle bir belirsizliğe yol açmıştır.
Bu sebeple, sadece bizde değil, tüm dünyada ikinci çeyrek büyüme rakamları (-) olarak gerçekleşti.
Ekonomi yönetimleri talep düşüklüğünü gidermek için piyasaya bol bol para sürmüşlerdir.
Ancak, finansal genişleme tüketime yönelmemektedir.
ABD’de FED, bilanço büyüklüğünü 8 trilyon dolarlara çıkartmasına rağmen paranın “tedavül hızı” tarihi düşük oranlarda seyretmektedir.
Bizim ülkemizde de kamu bankaları eliyle verilen ucuz krediler dövizin yanı sıra gayrimenkul ve binek araçlara talep oluşturmaktadır.
Enflasyon olgusu piyasadaki “para miktarı” ve “paranın tedavül (dolanım) hızının” çarpımı ile şekillenir.
Bol para, dolanım hızlanırsa potansiyel bir enflasyon tetikleyicisidir.
Bu sebeple ekonomi yönetimimiz, dünya örneklerine paralel piyasaya sürdüğü paranın 60 milyar liralık kısmını geri çekmiştir.
“Sterilizasyon” denilen bu işlemle Türk Lirası’nın kıtlaştırılması ve bu yolla dövizlerin bozdurulma baskısının oluşturulması hedeflenmektedir.
Ama “necip milletimiz”, hele ticareti daraldı diye istiflediği döviz ve altını bozdurma hususunda muhtemelen direnecektir.
Ülkemizde hem Türk Lirası hem de dolar cinsinden milli gelirimizin düşeceği açıktır.
İkinci çeyrekte çift hanelerde, yılın bütününde ise %4-5’ler mertebesinde küçülme sürpriz olmayacaktır.
Paranın dolanım hızı; GSYM’nin para arzına (m1) bölünmesi ile bulunur.
Bu çerçevede para arzının azaltılması, vadesiz mevduatın ağırlıklı yabancı para cinsinden olmasının getirdiği “donukluk” nazara alınsa bile GSYM’deki küçülmeye rağmen, tedavül süratini arttırıcı etki yaratacaktır.
Bazı durumlarda parayı basmak yerine parayı çekmek de enflasyonist etki yaratabiliyor.
İktisat çetrefilli bir sosyal dal...
Belirttiğimiz gibi her şeyin başı beklentilerin olumluya dönüşmesi ile alakalı.

-----

Haberin Devamı

Kalbim Ege’de kaldı

Haberin Devamı

İZMİR, daha doğrusu Ege’de yaşıyor olmanın bir avantajı vardı.
Yaz aylarında Yunan adalarına gidiliyordu.
Genç kuşaklar bilemeyebilir.
2000’li yıllara kadar burnumuzun dibinde olsa da Sakız, Midilli, Kos gibi adalar sıradan insanların hayat denkleminde yoktu.
Hatta farkında bile değillerdi.
Ülke nispeten zenginleşince ve euro bugünlerde olduğu gibi kopup gitmediği için, yeşil pasaportlu memurlar için bile ulaşılabilir bir yerler olmaya başlamıştı komşunun adaları.
Aynı şekilde mesela Midilli’den gelen Rumlar, Ayvalık pazarını yerlilerden bile daha sıkı takip eder hale gelmişlerdi.
Sezen Aksu “Kalbim Ege’de kaldı” diyor ve suyun iki yanındaki insanlar birbirlerine yakınlaşıyordu.
Bu hareketliliğin insanımıza en önemli faydası, doğaya saygının nasıl olması gerektiğini göstermesiydi.
Komşunun betonlaşmayı önlemeye yönelik kuralları, plajlarının temizliği, dingin yaşam kültürü adeta örnek oluyordu.
Derken, tüm bu gelişmelere nazar değdi.
Önce “pandemi” her şeyin üzerine bomba gibi düştü.
Yetmezmiş gibi bir de siyasi gerginlikler yaşanır oldu.
Tabii ki, biz ülkemizin tarafıyız, ama politikacılar Ege’yi kalıcı şekilde bir barış denizi yapmayı bilebilmeli.
Dediğimiz gibi “nazar değdi”.
Adaların keyfini almış, yararını yaşamış insanlar hasretlerini ifade ediyorlar.
Umarız “salgın” bir gün biter, sorunlar çözümlenir, kaldığımız yerden devam ederiz.

Yazarın Tüm Yazıları