Paylaş
Bu ideoloji varsayılmıştır ki, Laiktir, Milliyetçidir (Türkçü), İslamcı anlayışlara mesafelidir.
Galiba bu “ezberi” tartışmak gerekiyor.
Zira bu yönetim modeli, final tahlilde daima Sünni İslamcı bir “fener’le” hareket etmektedir. Ülkenin direksiyonuna geçtiklerinde ilk işleri bu toprakları gayrimüslim nüfustan “arındırmak” olmuştur.
Bu iştah hep diri tutulmuştur.
Yetmemiştir, Alevi kitleler de baskılanmıştır.
Osmanlı’dan bu yana, emperyal icraat ve heveslerden, içe dönük büzülmelere daima yaslanılan “baz” Sünni İslam’dır.
Bir mezhep üzerinden ülkeyi konsolide etmeye çalışan zihniyet, özellikle Cumhuriyet döneminde, “Diyanet Denetimli” bir retorikle, on binlerce cami üzerinden, “Anti Arap”, ancak “kontrollü muhafazakar” bir terkibi nüfusun büyük çoğunluğuna adeta zerk etmiştir. Bunu yaparken, “şırıngaya” bir doz da pagan Türkçülük ilave edilmiştir.
Sıradan Anadolu insanı, bu anlamıyla özel bir kişilik bileşimine sahiptir.
Hem ümmetçi hem de kavmiyetçi karakter ihtiyaca göre çok amaçla kullanıma son derece müsaittir.
Esasında bu süreçte “laiklik” hassasiyeti de hep yalandır.
Giderek anlaşılmaktadır ki, “laiklik” militerlerin “tarikat hiyerarşisine” girmemek ve içe dönük iktidarlarına ortak yaratmamak için buldukları bir kılıftır.
Bugün aynı prizmanın değişik yüzleri olan “militer, muhafazakar, milliyetçi, ulusalcı” birlikteliği, Kürtlere karşı “aynı kıvama” getirilmişliğin teyitini gösteren bir “misal-i şahika”dır aslında.
KULA
BAZI insanlar vardır. Sosyal hayatınızdan kazara çekilse boşluğunu aşırı hissedersiniz.
Kültür insanı Nedim Atilla da bizler için, giderek öyle olmaya başladı.
Yine geçen hafta sonu “Nedimos”un paçasına takıldık, kültür ve lezzet turu için “Kula” yollarına düştük.
Kula deyince, bir anda derin bir mahcubiyet duygusu sarıyor benliğimi.
Zira bu kadar yakın bir coğrafya konusunda, ihmal ve cehaletimizin izah edilir tarafı yok.
Kula, bir jeopark... Bir “Sönmüş Yanardağlar Ülkesi”. Kendilerini “Yanık Ülke” diye tanıtıyorlar. Onlarca volkan ve lav şelaleleri 15 milyon yıl öncesinden nefes kesici görsellikler sunuyor. Hani herkes Kapadokya’nın peri bacalarını bilir. İnanın, Kula’nın peribacaları hiç aşağıda kalmaz.
Kula’nın içi de başka bir alem. 880’i birinci derece, 3 bin tarihi eve sahip.
Antik çağdan bu yana pek çok kültüre başkent olmuş Kula, Lidyalılar’dan, Roma ve Germiyanoğulları’na kadar çeşitli medeniyetlerin izlerini taşıyor.
Hele Salihli’ye doğru Lidya döneminden kalan Kral mezarlarını görünce nutkunuz tutuluyor. “Bin tepeler” diye adlandırılan bölgede minik tepelerin her biri bir piramit mezar ve o dönemden kalan kültürel hazineler.
Ve nihayet, Kula ile Salihli tam bir şarap ülkesi olma yolunda müthiş bir mesafe almış.
Kavaklıdere’nin bağları yaklaşık 2 bin dönüm. O boyutta olmasa da köylüler ve butik yatırımcılar da bu işe artan ölçüde ilgi gösteriyorlar.
Anemon Otel zinciri, bölgede tam şahin tepesi bir yerde tesis yapmış. Hem otel, hem restoran, hem şarapçılık, müthiş şaşırtıcı bir yer, tebriklerimizi iletiyoruz.
Özetle, “burnumuzun dibinde” böylesi yerler var ve biz anlaşılmaz şekilde onların hakkını yeterince teslim etmiyoruz.
Hakikaten inanılmaz bir ülkemiz var. Değerlendireceğimiz, kıymetini bileceğimiz yerde nelerle uğraşıyoruz, birbirimizi yiyoruz. Yazık...
Tipik bir Kula evi. Rumlardan kalma. Harap halinde bile güzel. Hemen yanında yepyeni (!) bir bina. Necip halkımızın Kula’ya “mümtaz” katkısı.
Paylaş