Paylaş
Ön şart; Sünni İslam olmanızdır. Görünürde farklı izlenim verebilirsiniz, önemli değildir. Derinlerde, temel tercihlerinizi belirleyen kritik kararlarda, hep bu “Sünni” gerçeklikle uyumlu olmak durumundasınız.
Bu çerçeveye İttihat Terakki de Cumhuriyet kadroları da ve hiç şüphesiz AK Parti de dahildir.
Yalnız, Sünni İslam, “saf doz” olarak kullanıldığında “yakıcı” bir ilaçtır. Öylesine dominanttır ki, patentin eski sahipleri tarafından anında “teslim” alınırsınız.
Oysa iktidar çift başlılığı kaldırmaz.
Bu sebepten keskin muhteva seyreltilmeye çalışılmıştır.
Gerek İttihatçılar gerekse Kemalistlerin, Sünni İslam’ın içine birkaç doz “Türkçülük” şırınga etmeleri, onlara kısmi bir “muhtariyet” temin etmiştir.
Onlar herkesten fazla bilirler ki, bu toprakların realitesi “din”dir.
Türkçülüğün terkibe ilavesini etkili kılma adına, önce Ermeniler, sonra Rumlar, arkasından Yahudiler’in başka coğrafyalara doğru “önü açılmış”, “Kürtler” elden geldiğince baskılanmıştır.
Ancak bu mühendislik ilave tahkimata muhtaçtı.
Tarihi sebeplerle mahkum olduğunuz mezhebin herhangi bir versiyonuna iktidarı kaptırmamanın tek yolu yeni bir form oluşturmaktı.
“Laik”lik aranan kan oldu.
Laiklik, muhtelif tarikatların hiyerarşisinden bağımsız kalabilmeye imkan sağlayan ve İttihatçı-Cumhuriyetçi kadrolara kendi kanatlarıyla uçma imkanı veren bir kılıf olmuştur.
Başarısı test edilmiş bu yöntemi, yıllar sonra iktidarı ele geçiren AK Partililerin de tercih etmemesi beklenemezdi.
Geçenlerde Meclis Başkanı laiklikle ilgili negatif laflar edince Sayın Cumhurbaşkanı hemen karşı tavrını koydu.
Fetullah Gülen’de acı bir tecrübe yaşanmıştı.
Ancak Gülen’lerin bitmeyeceğini biliyorlar.
Onları iktidarlarında tekil kılacak tek unsur “laiklik”.
Yani “bizim işlerimize başkaları karışmasın”.
-------
Osmanlının torunları
ÖZETLE 700 yıllık kadim bir ideolojiye sahibiz.
Yok kimsenin birbirinden farkı.
Ekonomik olarak biraz palazlanınca aslında her biri aynı prizmanın değişik yüzleri olan AK Partililer, Askerler, Ulusalcılar ve Milliyetçilerin bir anda bir takım uyumuyla hareket eder hale gelmeleri, aslında Sünni tabanın konsolide gücünün ispatıdır.
Tarih boyunca varlık sebebini “Fütuhat”a dayandıran bir devlet anlayışı, hiç şüphesiz Şii, Katolik, Ortodoks’a yönelik husumeti canlı tutabilecek gerekçeyi Sünni’likle sağlamıştır.
Milli gelir 700 milyar dolarlar mertebesine geldiğinde, tekrar bölgeye nizam verme heyecanımız, imparatorluk harsının üzerinde sadece ince bir külün olduğunu göstermiştir.
Yanı sıra, hiç şüphe yoktur ki, kişi başı gelir 10 bin dolarları aştıkça, olası yükselmeye paralel AB üyesi olma isteğimiz azalır.
Yani “refah”, askerden muhafazakara “emperyal ruhumuzu” ateşlemektedir.
------
Gül biter
ÜÇÜNCÜ sayfa haberlerinde sık rastlarız.
Koca, karısının ağzını burnunu kırar. Kadının çığlıkları ile mahalle ayağa kalkar.
Derken, polisler geldiğinde, meselenin büyümesinden ürken kadın, mecranın geri dönüşsüz bir hale gelmemesi için, “durun” der.
“O benim kocam, vurduğu yerde gül biter”. Ahali açısından yapacak bir şey kalmamıştır.
Sayın Davutoğlu açıkça istiskal edildi. Ancak bu denli “çaresiz” değildi.
Hani “gül biter” demeyebilirdi.
Onu bile “tercih” etmedi.
Paylaş