Paylaş
YURDUM insanı nezdinde, acaba sayın Cumhurbaşkanı ile sayın Başbakan arasında bir gerilim yaşanır mı sorusu çok sık tartışılıyor.
Uygulanacak temel politikalarda farklı yaklaşımlar söz konusu olmazsa, geriye çekişme nedeni olarak sadece “egolar” kalır.
Temel politikalar derken daha ziyade siyasi konuları kastediyoruz.
Zira ekonomik konular zaten Ali Babacan ve ekibine (iyi ki) terk edilmiş durumda.
Sayın Davutoğlu barış sürecini konjoktürel değil, tarihi bir perspektiften değerlendirdiklerini söylüyor.
Yani Ortadoğu coğrafyasında etkin bir Türk varlığının, evvelemirde uyumlu bir Kürt birlikteliğinden geçeceğine işaret ediyor.
Onun dış politikaya dair görüşleri, derinlikli yaklaşımları, çok yazıldı, çizildi, tartışıldı.
Sayın Tayyip Erdoğan üzerindeki etkisini de, özellikle dışişleri bakanı olduktan sonra farklı bir anlayışa bürünen dış politikalarımızdan gözlüyoruz.
Gayet uyumlu gidiyor
Dolayısıyla her iki kişilikle ilgili temel politikalarda bir çatlama zor gözüküyor.
Egolarla ilgili bir çelişki yaşanır mı?
Haziran 2015 seçimlerini AK Parti, Davutoğlu liderliğinde kazanırsa, belki o tarihten sonra bazı biriktirilen sıkıntılar, ağır ağır dışarıya yansıtılabilir.
Bu arada sayın Davutoğlu, akademik bir geçmişin de etkisiyle, “tutarlılık” kavramını önemseyen bir izlenim veriyor.
Oysa sayın Cumhurbaşkanı her zaman pragmatist oldu, ani değişiklikleri karizmasıyla örtmeyi bildi.
Her neyse, şu anda “yol arkadaşlıkları” gayet uyumlu gidiyor.
Kim ne derse desin, AK Parti’de hiçbir “patırtı” sonuç doğurucu şekilde dışarı yansımıyor. Bu işi bir biçimde beceriyorlar. Sayın Abdullah Gül’den, sayın Arınç’a, artık bu durumu hepimiz biliyoruz.
Dolayısıyla, muhalifler bu noktalardan pek medet ummamalı.
Bir o yana bir bu yana
SEZON başlarında bir türlü futbola konsantre olamayız.
Bu sene de böyle oldu.
“Futbolun tadı tuzu kalmadı, paralı kanalı iade ediyorum, İngiliz, İspanyol ligini seyretmek varken ne zoruma…” gibi binbir geyikten sonra, hele bir de havalar soğumaya, erken kararmaya başlayınca, kadim sevgilimize tekrar, hasretle ve keyifle dönmeye başladık.
Kadim sevgili lafını boşuna kullanmadık.
Bu oyun, bu taraftarlık duygusu, ne meret bir şeyse vazgeçemediğimiz bağımlılığımız.
Hani, futbolla ilişkimizi, sanki en güzel Cemal Süreyya’nın dizeleri ifade ediyor.
“Daha nen olayım isterdin, onursuzunum senin!”
Halimiz, şiirdeki gibi.
O sebepten, Federasyon’dan siyasilere, karasevdayla kapana sıkışmış bizlerle lütfen fazla oynamayın, kendimizi bile kandırmaya razıyız zira.
Sığacık-Kaleiçi
GEÇEN hafta sonu, Seferihisar Sığacık’a gitme fırsatımız oldu.
Artık hepimiz biliyoruz ki, bu beldeye Tunç Soyer gibi bir piyango vurduktan sonra her şey çok farklı ve güzel gelişiyor.
Bu defa Kaleiçi’ndeki çok sayıda binanın eliyüzü toplanmış, tertemiz, sıcacık, insanların içini ısıtan, hafifleten cıvıl cıvıl bir ortam, daha da keyifli ve kaliteli hale getirilmiş.
Sakin şehir hepimizin ilgi odağı olmaya devam ediyor.
Bakalım başarılı belediye başkanımız şapkadan daha ne tavşanlar çıkartmaya devam edecek.
MEKAN-BİR TAT
Çankaya Bitpazarı – Adil Müftüoğlu, Uğur Lokantası – Kuzu dolma, iç pilav
Paylaş