Paylaş
KSK’nin başına talih kuşu kondu. Evet, Erdal Acar’dan bahsediyoruz. Bir anda belirdi ve kulübün önce futbol sonra basketbol branşına el attı. Birikmiş borçların bir kısmı ödenmeye, primler uçuşmaya, yeni parlak transferlerden söz edilmeye başlandı. İyi de bayram değil, seyran değildi. Eniştemiz neden bu denli ilgiliydi? Bir İstanbullu müteahhidin, üstelik kentsel dönüşümlerin bu kadar revaçta olduğu bir dönemde, işini gücünü bırakıp parasını pulunu Karşıyaka’ya saçmasının mantıklı ne izahı olabilirdi. Ayrıca AK Parti milletvekillerinin en başından Sayın Erdal Acar’ı yüreklendirmelerinin bir sebebi var mıydı? Hele Facebook’da Erdal Acar’ın bir anda zuhur eden kaf-kaf sevgisine dair satırları okuyunca, tamam diyorsunuz, biz atlamışız, Gode Cengiz beyefendinin kirvesiydi, ergenken bir Göztepeli ile dalaşmasından karakol macerası bile vardı. Ne diyelim, Erdal Acar bir proje, bu açık. Kulüp akıllı davrandığı müddetçe istifade etsin ama ipin ucunu asla bırakmamalı. Kötü senaryo gerçekleşir ve elma şekerlerin sapları ile başbaşa kalınırsa (ki hiç temenni etmeyiz), umarız hesap verecekler orada bulunurlar.
BEYAZ TÜRKLER YIKILACAK YER ARAR
Bakmayın siz şimdiki siyasetçilerin “Yeni Türkiye” söylemlerine. Kapsamlı yeni Türkiye projesi Cumhuriyet’ti. Kendi değerleri üzerinden yepyeni nesiller oluşturmayı hayal etmişti. Çok büyük ölçüde başarılı da oldu. Oldurtulan model insan; geçmişini fazla kurcalamayan, kaynaşmış, sınıfsız bir kitle olduğuna inanan, Sünni fakat denetimli, Diyanet’in müsaade ettiği ölçüde dindar, Müslümanlığını Allah’la kul (kendisi) arasına sıkıştırılmış olarak yaşayan, Arap sevmeyen, yüceltilmiş Türk kültürü ile biçimlenen, din ve devlet işlerinin kesinkes ayrıldığı katı laik anlayış da bir beis görmeyen, esasında hep bir “batı” hayranlığı ile kıvranan ve birbirine benzetilmiş özelliklere sahip kişilerden oluşuyordu. Bu kitleye sosyologlar Beyaz Türk diyor. Beyaz Türkler bu ülkenin ayrıcalıklı kitlesi oldu. Ama bunun bedeli rızalarıyla az özgür olmaktı. Demokrasiden vazgeçip bu işi askeri vesayete ihale ettiler. Bu durum, devran değişince onları kendi haklarını nasıl koruyacaklarına dair pratiksiz bıraktı, acemi kıldı. Muhafazakar camileri ayağa kaldırabilirdi, Kürtler zaten silahlı mücadele veriyorlardı, Alevi gençler gerekirse sapır sapır öldürülüyorlardı.. Oysa Cumhuriyet değerleri ile yetişmiş naif kitlelerin, kıyı seçmenlerinin, kendilerini risk ederek bir hak arama kültürleri ve cesaretleri yoktu. Şimdi, 7 Haziran sonrasında, muhafazakarların iktidarı sallandı. Kağıtlar yeniden karılmaya başlandı. Haklarını, gerektiğinde çoluğunu, çocuğunu, yeğenini, kuzenini meydanlara sürmeden koruyamayanların masaya eğreti oturacağı bir Türkiye şekilleniyor. İşte bu aşamada, on milyonlara ulaşmış beyaz Türkler’in yine kendilerini emanet edecekleri bir vasi arayışında olduklarını gözlüyoruz. 1970’ler de sol parantezde, müttefik olmasalar da, birbirlerine sempati duymuş olanlar, bugün şayet becerirlerse “evrensel demokrasi” paydasında dayanışabilirler. Bu sebeple “Beyaz Türk, Alevi, seküler Kürt” koalisyonu önümüzdeki yıllarda yavaş yavaş kurumsallaşırsa kimse şaşırmasın.
Paylaş