Paylaş
Bu nokta aşılırsa, farklı bir “kararlılık” evresine geçilir. Bu aşamada “korku ve endişe” geri plana düşer.
İran’da Molla rejimi altında ezilenler benzer bir ruh halinde. Despotik bir iktidar anlayışı ile 40 yıllık bir zaman geçirildi.
Hukukun ve adaletin bir başka tarife büründüğü süreçleri yaşadılar. Ordu, polis, yargı, maliye, medya... Hiç bir güçlerinin olmadığını gördüler. Dış dünyadan beklentinin “aptalca” olduğuna dair tecrübe kazandılar. Yıllar yılları kovaladı.
Derken, “an” geldi, “ölümden öte ülke yok” diyerek zavallı rollerden silkindiler. Bedel ödemeyi göze alarak, sokaklara, meydanlara döküldüler. Şimdi, nefesler tutuldu, tüm dünya onları izliyor.
Her türden isyanı yaşamıştır bu topraklar. Bu defa “demokrasi” için, insan olmanın onur ve bilinciyle, kendini, çoluk çocuğunu ortaya koyarak, başkaldırıyor, özgürlüğü adına mücadele ediyor.
Arap baharı yalandı.
Ama İran baharı “ucuz Amerikan manipülasyonun” ötesinde, yepyeni bir dönüşümün işaret fişeği olabilir.
İlber Hoca, “Acem başka bir şeydi” der. İslam coğrafyasında bir şeyler değişecekse, elbette bu işin öncüsü bu “kadim” halk olacaktı.
Umut ve heyecanla izliyoruz.
-----
Güç, makul çoğunlukta
1 OCAK sabahında İstanbul’da trafik yoğunluğunun sıradan bir tatil gününe göre çok daha düşük olduğunu söylüyordu haberciler. Anlaşılan halkımız yılbaşı münasebetiyle geceyi uzatmış.
Türkiye böyle bir ülke.
Heterojen bir toplum dokumuz var. Bu yapının muhafazakarları bile, Arap(mış) gibi yapamaz, yapamıyor.
Hakim yaşam biçimi, kime oy verirse versin, “seküler” değerlerden kopuk değil.
Bu insanlara “makul çoğunluk” diyoruz.
Kahir ekseriyatı temsil eden bu kesim esas gücün kendisinde olduğunu yeni yeni idrak ediyor. Bu ülkede iktidar kalmanın koşulu bu insanların taleplerini nazara almaktan geçiyor. Makul çoğunluk artık “bilmediği demokrasiyi” istiyor.
Yine bu insanlar “uzlaşmak”, “huzur ve barış içinde yaşamak”, arzusu içindeler. Bunun yolunun “baskıcı olmayan” bir düzenden geçtiğinin farkına giderek varıyorlar. Günümüzde iktidarlar kendilerini toplumun aynası ya da varlık sebebi olarak görmemelidir.
Makul çoğunluk dediğimiz insanlar önce de vardı, sonrasında da var olmaya devam edecekler. Ekonomiyi de vergiyi de bu insanlar çeviriyor, ödüyor. Tepkisiz, kıpırtısız gibi durmaları kimseyi yanıltmamalı. Maalesef, an itibariyle toplum tedirgin ve mutsuz.
Kutuplaştırıcı politikalardan bıkmış durumda. Siyasetten beklenti, her kesimi asgari mutabakatlarda birleştirecek bir zemini oluşturmalarıdır. 2018, umarız böylesi bir çabanın başlangıç yılı olur.
-----
Levent Akgerman
BATI Anadolu Sanayici İşadamları Federasyonu’nda (BASİFED) nöbet değişimi oluyor. 9 Ocak’ta yapılacak genel kurulda Levent Akgerman’ın başkanlığında çok başarılı bir dönem geçiren yönetim, yerini Seda Kaya’nın başkanlığında yeni yönetime bırakacak.
BASİFED İzmir’deki SİAD’ların üst kuruluşudur.
Türkiye’deki diğer federasyonlarla birlikte TÜRKONFED’in çatısı altında faaliyet gösterir. Bu yapılar gönüllülük esasında çalışan kuruluşlardır. Bu anlamıyla tüm demokratik ülkelerde gerçek anlamda sivil toplum kuruluşu olarak bu tip organizasyonlar kabul görür.
Neyse, bu mevzu uzun...
Başa dönersek, bu neviden kuruluşlarda harika deneyimler kazanan genç yöneticiler görev süreleri dolunca “defteri” kapatmamalıdır. Özellikle ülkenin politik çıtasının yükselmesi bu insanların siyasete de ilgi ve çaba göstermeleri ile mümkün olabilir. Levent Akgerman ve ekibine tekrar teşekkür ediyoruz, Seda Kaya’dan da tıpkı EGİAD başkanlığında olduğu gibi cesur performans beklentimizi ifade ediyoruz.
Paylaş