Paylaş
AK Parti “Yeni Türkiye” diye bir söylem geliştirmişti.
Tamam, askeri vesayet ikinci plana alınacaktı, demokrasi yaygınlaşacaktı.
Açıkça ilk 7-8 yıl müthiş bir toplumsal avans aldılar.
Ancak, hayat gösteriyor ki, katı ideolojik tutumlarla demokrasi bir arada zorlanıyor.
Türkiye karpuz gibi ortadan ikiye, hatta üçe ayrılmış durumda.
İktidarı bir biçimde tutan toplumun tamamını biçimleme iddiasından vazgeçmiş görüntüsü vermiyor.
Muhafazakarlar, adım adım İslamcı bir anlayışı yaymaya, yerleştirmeye çalışıyor, muhalefet kazara sıra kendilerine gelirse onların yaptıklarını olumlu olumsuz ayrımına tabi tutmadan yerle bir etmek için sabırla bekliyor.
Yani her kesim kendi doğrusu konusunda net ve uzlaşmayla ülkeyi yönetme fikrine çok uzak.
Sanki, beraber yaşamanın temel ilkeleri konusunda bile mutabakat problemi var.
Her bir taraf diğerini yok sayma, sus pus etme, tabi kılma, mümkünse hemen ama sonra mutlaka dönüştürme eğiliminde.
Bu durumun sebebi demokrasi kültürünü bilmeyişimiz.
İdeolojik anlayışlar “demokrasi” kavramını zehirliyor.
Demokrasi, çok daha basit, sade, insani, makul, saygılı, hoşgörülü, bireysel değerlerin sentezi.
Almanya’da Angela Merkel, birkaç milletvekili katkısıyla tek başına iktidar olabilme imkanını reddederek sosyal demokratlarla geniş tabanlı bir koalisyonu tercih etti.
Yani, iktidar dediğimiz, demokrasilerde daha iyi hizmetin vesilesidir ve hepsi o kadardır.
Tam zamanıydı
İdeolojiler üzerinden Türkiye’yi yönetmeye talip olmak bu topluma huzur getirmiyor.
İster İslamcı, ister ulusalcı ya da milliyetçi olsun, kalın şablonunuza yaslanarak politika belirliyorsanız, bu tutumlardan kutuplaşmalar ürüyor.
Sayın Ekmelleddin İhsanoğlu’nun CHP ve MHP’nin ortak cumhurbaşkanı adayı olarak önerilmesi, işte tam bu aşamada tam anlamıyla ezber bozdu, gerilimlerden yorulanlara iyi geldi.
Hani bu tercihi kırk cepheden eleştirmek kolay. Ancak bize göre final tahlilde, doğru, fedakarca, risk üstlenen, cesur bir karar.
Sayın Kılıçdaroğlu ve sayın Bahçeli’yi tebrik ediyoruz.
Halkların değil insanların demokrasisi
HDP, yani halkların demokrasi partisi. Bu parti Türkiye seçmenine hitap etme amacıyla kuruldu. BDP bir Kürt partisiydi. Geldikleri nokta itibariyle, tüm ülke için geçerli bir demokrasi anlayışını etnik patentli bir parti ile savunmak inandırıcı olamazdı.
HDP bu amaçla kuruldu. Ancak başarılı olabilmeleri için toplumun her kesimi tarafından sahiplenilmeleri gerekiyor.
Vaka, makul söylemleriyle Selahattin Demirtaş çok kişinin dikkatini çekiyor.
Ancak, özlenen demokrasi, açık söyleyelim, öyle “halkların demokrasisi” gibi, arkaik sol çağrışımlı, yorucu bir model değil.
İhtiyaç, çok basit.
İdeolojik kalıplara saplanmayan, 76 milyonu kavrayan, bireyi önceleyen, iktidarı hizmetin vesilesi olarak gören ve ona ilave bir anlam yüklemeyen, toplumun huzurlu ve mutlu olmasını hedefleyen, özgürlükçü bir anlayışı içine sindirmiş bir siyasi parti.
HDP bu amaçla yola çıktığını söylüyor.
Bakıyoruz ve izliyoruz.
Paylaş