TEKNOLOJİ insan hayatını kolaylaştıran ve refah üreten bir kavramdır. Yeri gelir kıt bildiğimiz kaynağı sonsuza dönüştürür, yerleşik ekonomi tariflerini alt üst eder.
21’inci yüzyıl bilgi toplumunda, teknolojinin “büyük yürüyüşüne” başladığı söylenebilir. Hal öyle olunca gün gelecek herkes için “yüksek yaşam standartı” hayal olmaktan çıkabilecektir. Buna da, Adem Baba’dan beri “zenginlik” denir. Sosyolog ve felsefeciler hep varsaymışlardır ki, “geçim gailesini” halletmiş insanlar kendilerini geliştirecek konulara yönelir. Bu anlamıyla onlara göre geleceğin dünyasında özgür aklın, sanatın, estetiğin önemi artacaktır. Ancak, “Vehbi’nin kerrakesi” öyle oluşmuyor. Gelişen teknoloji adeta kendi ahlakını dayatıyor. Kimi yaşanan örnekler gösteriyor ki, bu ileri teknoloji illeti yüzünden giderek “ürkek ve monoton birey” prototipi oluşuyor. Bugünkü bilimin ışığında, yarının bilim kurgularının hiç de öyle kurgu olmayacağı anlaşılıyor. Teknoloji başlangıçta yaşamımıza masum masum girdi. Kolayından trafik kurallarını ihlal etmemek gibi örneklerde hiç birimizin bir itirazı yoktu. Kayıtlı sisteme girip de vergi kaçırmak mümkün değildi. facebook’ta eski arkadaşlar ne güzel bulunuyordu... Ancak, işin tadı bir noktadan sonra kaçmaya başladı. Örneğin; kullandığınız her kredi kartı sizin tüketim kalıplarınızı deşifre ediyordu, üzerinde taşıdığınız cep telefonu ile nerelere ne zaman gittiğiniz izlenebiliyordu. Özetle; sürekli bir şekilde “mahrem alan” daralıyor, özel yaşamlar arzu dışı şeffaflaşıyordu. Bu durum ister istemez insan özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Ahlak bireyin üçüncü kişilerle ilişkileri için geçerli bir biçimlemedir. Özel hayatlar özel kalacaksa, ahlakın baskısını duymaz, hiç duymamıştır da. İnsanlık tüm tutum ve davranışlarını toplumsal normlara göre ayarlarsa yaşam tam bir “çöl”e dönüşür. Her türden bireysel yaratıcılık, kendi paçasını, vasatın diğer ifadesi olan toplumsal değerlerin çekiştirmesinden kurtarabildiği ölçüde gelişir. Tepeden birileri tarafından hayatın her alanının izlenebildiğini bilmek sizi “uslu ve uyumlu” bir kültürün askeri yapar. Perşembenin gelişi bellidir. Bilim ve teknoloji gün gelecek, örneğin; sizin DNA’nızı algılayan bir sistemle her anınızı kayıt altına alabilecek, bağlı olarak Madagaskar’da eşinizle el ele tutuştuğunuzda bu sıcak teması görebilecek ya da boğazınıza intikal eden lokmanın “ıstakoz” olduğunu teşhis edebilecektir. Hele çıkardığımız hiçbir sesin uzayda kaybolmadığından ve geri çağırabileceğinden söz eden bilim adamları haklıysa esas gümbürtüyü o zaman seyreyleyin. Ortada ne Meryem Ana kalır ne mutlu kaynana. Ne dersiniz, bizatihi özgür akıldan beslenerek gelişen bilim ve teknoloji giderek kendisinin infaz memuru mu olacak?