Paylaş
Herve Abajoli’den söz ediyoruz.
Kentin en eski sakinlerinden, Laventen bir aileden geliyor Herve.
1962 doğumlu...
Geçmişte çok parlak bir işadamıydı, şimdilerde ise içe dönük bir yaşamı var.
Son birkaç yıldır bir roman üzerine çalışıyordu.
Yakın çevresi, onun bu süreçteki çabalarına şahit...
Birkaç yabancı dile hakimiyetinin de katkısıyla, öteden beri biriktirilerek oluşmuş muazzam bir entelektüeliteden çok özel şeyler oluşacağı kesindi.
Neticede roman tamamlandı.
Şu anda “Büyük Sır Üstadı” adıyla satışa sunuldu.
Kendi adımıza bir edebiyat eseri için yorum yapmaya ve tavsiyede bulunmaya kalkışacak kadar “hadsiz” değiliz.
Ancak referans kabul edilen kişilerin, bahse konu romana yaklaşımlarını görünce farklı bir durumla karşı karşıya olduğumuzu da kavrayabiliyoruz.
Türk edebiyatının kutuplarından İhsan Oktay Anar, hiç kimseyi ve hiçbir romanı bu denli kolayından ve mesnetsiz önemsemez, övmez. Yine Türkiye’nin en yetkin roman ve senaryo yazarlarından Ahmet Yurdakul’un “çok ciddi bir olayla karşı karşıyayız” şeklinde bir yorumuna tesadüf edemezsiniz.
Esasında “roman” türü, şayet başarılı ve kalıcı olma iddiası taşıyorsa, içindeki örgüyü; tarih, sosyoloji, psikoloji, iktisat, felsefe, coğrafya, antropoloji, fütürizm ve benzer disiplinlerle destekleyerek, bütünlüklü bir teze dönüştürüyor olması gerekir.
Romanın hangi zamanda geçtiği önem taşımaz.
Edebiyat eseri iddiası taşıyan romanlar, bugünü gözlediği gibi, geleceğe dair de toplumsal ve bireysel mesajlar içerir.
Herve Abajoli eline kalem almadan çok önce “yola” çıkmış ve mayalamaya başlamış kişilik. Bu sebeple romana dair o analitik olgunluğu hemen hissediyorsunuz.
Bu eserin tanıtımı henüz başlamadı.
Türkiye’de bir yeni yazar ve yeni kitapla ilgili yayınevi ve dağıtım problemleri, maalesef içler acısıdır.
Bu yüzden Herve, mümkün olduğunca “ipleri” elinde tutmaya gayret ediyor.
Romanın, satın alma linkleri şöyle, Türkiye’de; www.herveabajoli.com ve www.buyuksirustadi.com
Yurt dışında; Amazon dağıtım ağlarının tamamında, roman adı ‘Büyük Sır Üstadı’ olarak aratabilirsiniz.
-----
Orta vadeli program
HÜKÜMET, Orta Vadeli Ekonomik (OVP) programını açıkladı.
Baştan söyleyelim, oldukça iyimser beklentiler içeren OVP bize inandırıcı gelmedi.
2020 yılına kadar her yıl %5,5 oranında bir ekonomik büyüme öngörülüyor.
Bu durumda bile, vaktiyle Cumhuriyetin 100’üncü yılı için açıklanan hedeflerin çok uzağında kalınıyor.
Yani 2023 hedefleri “yalan” oldu.
OVP’ye göre 2020 yılı için GYMH 1.083 trilyon dolar, kişi başı gelir 13.024 dolar, ihracat ise 195 milyar dolar planlanmış.
Hatırlarsanız, bu rakamlar 2023 yılında sırasıyla 2 trilyon dolar, 20.000 dolar ve 500 milyar dolar olacaktı.
Bu denli revize edilen OVP rakamları “gerçekçi midir?” diye sorulursa, bu hedeflerin de tutmama ihtimalinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
Bir defa, 4 yıl üst üste %5,5 ekonomik büyüme, geçmiş ortalamaların üstünde, iddialı bir oran.
Programa göre, yıllar içinde hem bütçe açığı hem de cari açık, milli gelire göre oransal olarak düşüyor.
Türkiye “büyüme performansını” cari açık vererek ya da bütçe açığı ile hareketlendiren bir ekonomidir.
Bu nedenle bu seviyede bir büyüme nasıl olacak, ikna edici değil.
Enflasyon %5’lere inecek deniyor. Yani kamu olarak vergilerle “talebi” frenlerseniz hedef belki yakalanır. Ama bu defa öngörülen büyüme rakamı imkansız hale gelir.
Ayrıca 2019 yılında üç seçim var.
Yani bütçe disiplininin korunacağı “masalı” kimseye inandırıcı gelmez.
Döviz kuru hedefi program rakamlarından hesaplanıyor. 2020 için dolar 4.02 öngörülüyor.
Bize bu kur seviyesi de fazla iddialı geldi, enflasyonun bile altında kalıyor.
Böyle varsayılınca kişi başı geliri 13.024 dolar çıkartıyorsunuz.
Ancak, FED’in bilanço küçülteceği ve AB’nin sıkılaşmaya geçeceği bir ekonomik konjöktürde “dolar kuru” nasıl bu rakamlarda tutulur, anlaşılmıyor.
Özetle, bir OVP gerekiyordu, ekonomi idaresi de “alın size bir program” demiş sanki.
-----
Körfez yarışları
İZMİR Körfezi, bir bakış açısıyla bir amfi tiyatronun sahnesi gibidir.
Etrafında İzmirliler yaşar.
Ve bu İzmirliler; Göztepeli, Altaylı, Karşıyakalı, Altınordulu, Bucalı’dır...
Hep biliriz, özellikle Göztepe ve Karşıyaka arasında müthiş bir spor rekabeti vardır.
Bakınız, bu rekabetin potansiyelinden istifadeyle körfez üzerinde yarışmalar tertiplenebilir ve bu sayede çok renkli ve ilgi çekici bir etkinlik oluşturabiliriz.
Mesela, her iki kulübün yelken takımları, heyecanı aylar öncesinden başlatılan turistik ve medyatik bir şovla kapıştırılır.
Tıpkı Oxford ve Cambridge üniversitelerinin kürek takımlarının çekişmesi gibi, bu branşta da bir gelenek yaratılabilir.
Bu harika projenin fikir babası Mehmet Ali Kasalı, Şükrü Ünlütürk, Emre Kızılgüneşler ve Temel Aycan Şen’le birlikte KSK ve Göz Gözü ikna edebileceklerini ifade ettiler.
Sonucu heyecanla bekliyoruz.
Paylaş