Paylaş
HDP ve Selahattin Demirtaş’ın lehlerine bir rüzgar esiyor, kime sorsak, önce temkinli, sonrasında mahcup bir edayla ciddi ciddi bu partiye oy vermeyi düşündüklerini söylüyor.
Haa, açık ifade edelim. Konuştuklarımızın hiç biri öyle gizli PKK’lı falan değil. Hatta sosyalist olanları da son derece az. Kürtlere de ayılıp bayıldıkları söylenemez.
O halde bu insanlar neden HDP’ye yönleniyor?
Sebebi basit...
Konuştuklarımızın ortak paydası; AK Parti’den ve özellikle sayın Cumhurbaşkanı’ndan hazzetmiyor olmaları.
İktidar partisinin Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğa ulaşmasının engellemenin HDP’nin yüzde 10 barajı aşmasından geçeceğini düşünüyorlar.
BEKLENTİLERİ ISKALAMAZSA
Bu yaklaşım doğruysa, o zaman diyebiliriz ki, Selahattin Demirtaş CHP’lilerden oy alacaktır.
Bu durumda HDP kendisine teşne olan bu seçmen kitlesini kesin kazanmak istiyorsa, milletvekili aday listelerine sadece sosyalist ve Kürt kimlikli insanları koymaması icap ediyor.
Endişeli modernler, en azından batı illerinde “Beyaz Türk” adaylarla daha kolay ikna olacaklardır.
Yanı sıra, bu kesimlerin dışında Türkiye’nin gerçek anlamda bir “demokrasi” problemi yaşadığını ve bu handikapın HDP’nin yaklaşımlarıyla çözülebileceğini düşünen çok sayıda liberal demokrat insanlar da var.
Bu kişiler, (kaldıysa) merkez sağın kanaat önderleridir.
Dolayısıyla HDP, aday seçiminde bu beklentileri de ıskalamamalıdır.
Yani provokasyonlarla önü kesilmezse, YDH’nın beceremediğini HDP başarabilir ve siyaset bambaşka seçeneklerle kavuşabilir. Ancak hala etnik ve sosyalist rengini ısrarla koruyan HDP’nin henüz bir YDH olmadığını da belirtelim.
Hangi dava neyin davası
“Biz dava arkadaşıyız”.
Bu söylem aynı siyasi çevreden gelen insanlar arasında oluşan gerginlikleri perdelemek için çok sık söylenir oldu. En son Merkez Bankası geriliminde Ali Babacan’dan duyduk.
Tamam, bir yumuşatma sinyalidir ama bu vurguya sıklıkla müracaat edilmesi, üçüncü kişilerde açıkça itici bir dışlanmışlık duygusu uyandırıyor.
Demokrasilerde aynı siyasi parti mensuplarının şüphesiz bir gönül birliği vardır.
Siyasi partiler kamuya açık parti programlarında “davalarının” çerçevesini belirtti.
Ötesi, bilmediğiniz bir boyuta işaret eder ki, bunun telaffuzu dahi demokrasi ayıbıdır.
12’ye 5 kala, tora tora
TENCERE yemeği yapan esnaf lokantalarıyla ilgili yazılarımıza çok geri dönüş alıyoruz.
Bakın iyi bir tencere yemeğinin lezzetinin vazgeçilmez sırrı, imal edildikleri mutfakla satıldıkları yer arasında mesafe olmaması gereğidir. Tencere yemeği yorulmamalıdır.
Çalkalanarak servis edilen yemekten bir hayır gelmez.
Bir tencere yemeği, şayet öğlen servisi söz konusu ise, daha öncesinde değil, saat 11.00 – 11.30 civarlarında tamamlanmalıdır.
EKMEK DE ÇOK ÖNEMLİ
Şayet damağınıza düşkünseniz, tavsiyemiz esnaf lokantasına en geç 11.55’de gitmenizdir, mevzu yemekse “bekaret düşkünü” olmakta fayda vardır.
Zira, tencere yemeği fazla kepçe daldırılmamış ilk 1-1.5 saat içinde lezzetinin doruğundadır.
İyi bir esnaf lokantası için odun fırını ayrıcalığını mutlaka arayın.
Ayrıca “ekmek” çok önemlidir.
İyi bir fırınla anlaşmalı olmak yetmez, mutlaka öğlen üzeri ekmeğin temin, mümkünse imal edilmiş olması tavsiyemizdir.
Güleryüz, hijyen, iyi servis, yıllanmış garson zaten bildiğimiz şeyler... Ayrıca belirtmeye gerek yoktur.
Paylaş