Paylaş
Hele işin içine siyasilerde girince tam bir “üçüncü dünya” çözümü oluşturuluverdi. Efendim, İngiliz Başbakanı Thatcher, İngiliz kulüplerine 5 yıl Avrupa’yı yasaklamış, kendi aralarında bir güzel oynamışlar, dönüşlerinde Avrupa şampiyonu olmuşlar, biz de 5 yıl gitmeyelim.
Söylem bu.
Tamam da Tatcher’ın yasaklama nedeni, şike değil holiganizmdi. Onun deyimiyle “hayvanların” cezalandırılmasıydı. Özünde bir keyif oyunu olan futbolu şirazesindan çıkartarak şiddet odağı haline getirilmesine engel olmaya yönelik önlemdi.
Yani bir özeleştiriydi, çuvaldızı kendine batırmaktı, uluslararası camiaya karşı kendini cezalandırmaktı.
Biz de ise şike şüphesi ayyukada. Neymiş, 8 takım küme düşerse futbol bitermiş, “Bize ne FİFA’dan UEFA’dan, kendimiz çalar, kendimiz oynarız, herkez işine baksın”.
Allah’ınızı seversiniz bu mantıkla İngilizlerin mantığın bir alakası var mı? Hani Thatcher örnek alınacaksa, buradan şike yapan bir değil, iki küme düşsün kabilinden bir tutum ortaya çıkması gerekir.
Bu yaklaşım, olsa olsa, küme düşen Ankaragücü’nü talimatla birinci lige aldıran Kenan Evren mantığı ile örtüşebilir.
Özerk (!) futbol federasyonumuzun başkanı da siyasetin bu yaklaşımına sahipleniyor.
Yani, hesaba göre ne şiş yanıyor, ne de kebap, ancak etler eşek eti oluyor, mühim değil.
Doğru anlıyorsak bundan böyle kulüpler yönünden şike serbest, seyirci zaten aptal, bozacı-şıracı birbirine yeter, Türk’ün Türk’e propagandası vazgeçilmez şiarımız.
Akıl dumur oluyor.
Peki, biz neden bu işlerle ilgili kanunlar yaptık, anayasal düzenlemeleri halk oyuyla kabul ettik?
Niçin sporun disiplin hukukunu uluslararası standartlara oturttuk?
Şimdi, artık yönetici her türlü herzeyi işleyecek, kulüp pir-ü pak kalacak, öyle mi?
Yönetici sıfatıyla ligi şaibeli hale getirip tüzel kişiliğe haksız imkanlar temin edeceksiniz ve bu noktada “suçun şahsiliği” ilkesi savunmanıza dayanak olacak. Üç kuruşluk hukuk biliyorduk, ona dair aklımızı başımızdan aldılar, sapla samanı karıştırıp, üzerine yumurta kırdılar, harika omlet yaptık, buyurun yiyin diyorlar.
Ne denir, “yersen, bizde böyle”.
Diyeceğimiz odur ki, elde fener, sportmenlik ruhunu, etiğini aramaya başlayalım.
Bu arada, diyelim 5 yıl Avrupa’ya gitmedik, zaten UEFA’dan bize kalmadan cezası geldi.
Şimdi, bu yıl birinci olacak kulübümüz bu işlere hiç bulaşmamış ise, bu işte cezalandırılmış olmayacak mı? Suçun şahsiliği ilkesi nereye oturtulacak?
Ama pratik çözümlerin sonu yoktur. Lig henüz bitmedi, tedbir alalım, şaibeli takımlar şampiyon oluversin, sorun böylelikle paşa gönlümüze uygun çözüme kavuşturulsun.
Evrensel demokrasi diyen, ileri demokrasiden söz eden ülkeye tüm bunlar yakışmıyor.
Paylaş