EXPO vaziyetleri

EXPO 2020 oylamasına 10 aylık bir süre kaldı. Galiba artık gerçekçi bir değerlendirme yapma zamanı geldi.

Haberin Devamı

Bakınız, her ne kadar EXPO meselesine İzmir kamuoyu etkin bir şekilde dahil edilmemişse de insanların yüzeysel kanaati odur ki, biz bu defa EXPO’yu kazanacağız.
Değil mi ki EXPO 2015’i, ilk defa müracaat etmemize rağmen Milano’ya kılpayı kaybettik, bu sefer tecrübeli halimizle rahatlıkla ipi göğüsleriz.
Maalesef kazın ayağı öyle değil gibi gözüküyor.
Zira EXPO 2020 şartları bir öncekinden çok daha değişik.
Her şeyden önce bu defa yarışma derin bir ekonomik kriz ortamında yapılmıyor. Yanı sıra aday şehir sayısı 5 ve her biri birbirinden iddialı.
Dubai daha şimdiden oy verecek delegeleri hediye yağmuruna tutmaya başladı bile.
Ayrıca bir hususu belirtmek gerekir.
Beş aday şehir her biri itibariyle özel müşteriye sahip.
Brezilya Güney Amerika’nın, Birleşik Arap Emirlikleri Müslüman ülkelerin, Rusya eski Sovyet ülkelerinin, Tayland Güneydoğu Asya ülkelerinin oylarını alacak gibi gözüküyor.
Bizim doğrudan dayandığımız bir blok yok gibi. Ha, ortalıkta dolaşan efsaneye itibar edeceksek, yurtdışındaki ‘Cemaat okulları’ ve sayın Başbakan tüm işini gücünü bırakıp bu işi bize kotaracak.
Şüphesiz bu faktörleri yok sayamayız. Ama sadece bunlara bel bağlamayı takdirlerinize bırakıyorum.
Diyeceksiniz İzmir kadrosu çalışmıyor mu?
O cephe de ayrı bir alem. Sayın vali adeta tek kişilik ordu gibi gayret gösteriyor. Ancak Yönlendirme Kurulu dahil İzmir STK’larının katkı imkanı bulamamaktan şikayetçi olduğunu biliyoruz.
Büyükşehir Belediyesi’nin de motivasyonunun eksik göründüğü aşikar. Sanki meseleyi merkezi hükümete bırakmış izlenimi veriyorlar.
Son olarak belirtelim ki, bize en büyük fayda sanki Avrupa ülkelerinden gelecek gibi. Zira 2015 oylamasında Avrupa’dan çok ciddi oy çıkmıştı.
Bizce en önemli mesele ilk turda elenmemek. Biliyorsunuz, sistem en az oy alanın elenmesi ve kalanlarla tekrar oylama esasında göre çalışıyor.
Hani Dubai veya Rusya elenirse sanki bizim şansımız artacak gibi. Bu arada şunu unutmayalım. 2020 Olimpiyatları’nın oylaması EXPO’dan önce yapılacak. Şayet İstanbul kazanırsa EXPO İzmir şansımız çok düşecektir.
Ama her şeye rağmen ben çok ümitli olmadığımı tekrar belirtmek istiyorum. Devletin en üst kademelerinin de farklı düşünmediklerini hissediyorum.

Haberin Devamı

ARTIK BAHAR GELSİN

Haberin Devamı

Hepsi Allah’ın günleri ama, kim ne derse desin sevmem mümkün değildir aralık ve ocak aylarını.
Günlerin kısalığı, havaların soğukluğu, işin gücün azami tempoya ulaşması, para kazanmanın zorlukları… Hepsi bir arada kendinizi mutlu hissetmeniz için sebeplerinizi azaltıyor.
Tabiat da bilirmiş gibi o hınzır ve acımasız yüzünü bu mevsimde fütursuzca gösteriyor. Tüm zayıf halkaları sanki bir bir ayıklanıyor. Duyduğumuz her vefat haberi, artık bitsin isyanına getiriyor hepimizi.
“Şu cemreler” lütfen bir an önce düşün.
 

DEVLETİMİZ ETNİK KÖR MÜ ?

Ulusalcılar ısrarla cumhuriyetimizin başlangıçtan itibaren, ülkedeki dini ve etnik kimliklere ayrımcı yaklaşmadıklarını ifade eder.
Deniz Baykal “Devlet etnik kördür” diye tarifler bu anlayışı.
Resmi söylem, cumhuriyetin “kaynaşmış, sınıfsız, imtiyazsız bir toplum” oluşturduğunu iddia etmiştir.
Bu ülkede yaşayan tüm insanları, anladıkları anlamıyla tek bir potada eritmek için kullandıkları kapsayıcı kavram Türk’dür.
Türk kavramı bütün alt kimlikleri kavrayan, herhangi bir etnisiteyi ve mezhebi öncelemeyem bir “kültürel kod” şeklinde tanımlanmıştır.
Ancak realite geçmişten bugüne böyle tecelli etmemiştir.
Cumhuriyet, bu kimliği itirazsız kabul eden, Türkçe konuşan ve Sünni mezhebine mensup insanları ideolojik tarifinin imtiyazlısı kılmıştır.
İstiklal marşımız “kahraman ırk”a vurgu yapar, Yargıtay’ımız azınlıkları “yabancı” diye nitelendirir, derin devlet 6-7 Eylül’ü tezgahlar, Türk Dil ve Tarih kurumları bu uğurda kendilerini helak eder, Askeriye’de Kürtlerin esasında “dağ Türk’ü” oldukları anlatılır, cem evleri asla ibadethane değildir, Etem belki haindir ama mutlaka Çerkez olduğu tarih kitaplarında yer alır. Anayasamızda Kürdün adı yoktur…
Böylesi yüzlerce, binlerce örnek verilebilir.
Neticede Devletin bu ağır empozesine karşı çıkmayan, çerçeveyi kabullenen, örtülü bile olsa kendini belli etmemeye çalışan her farklı kimlik, temkin elden bırakılmadan, “makbul vatandaş” statüsüne sahip olabilmiştir.
Herkesi hizaya sokan bu anlayış, oluşturduğu fiili durum sonrasında “bizim devletimiz etnik kördür”, diyebilmiştir.
Şimdi pandora kutusu açılmış gözüküyor. Beklenen, tarihi yanlışların demokratik olgunlukla tasfiyesi. Ancak mağdur diye bellediklerimizin bazı lafları da, Sırrı Sakık gibileri kastediyorum, hepimizin kanını donduruyor, moralleri yerle bir ediyor.

Yazarın Tüm Yazıları