Paylaş
MALUM HDP bu seçimin en ilgi çeken partisi.
Bağlı olarak, adayları da merak ediliyor. ESİAD’ın bir toplantısında İzmir 1. Bölge 1. sıra adayı Ertuğrul Kürkçü’yü dinleme fırsatımız oldu.
HDP bir muhalifler ve mağdurlar koalisyonu gibi. Gayrimüslim adaylardan eşcinsellere müthiş bir demokratik çeşitlilik ve renklilik içeriyor.
Ertuğrul Kürkçü 68 kuşağının efsane ismidir.
Kızıldere’de kurtulduktan sonra 14 yıl mahpus olmuş ve davası uğruna çok bedel ödemiş bir kişidir.
Konuşmasında özellikle siyasi tahlilleri çok etkileyiciydi.
Soru cevap bölümünde, kıdemli bir HDP sempatizanı olarak sayın Kürkçü’ye bazı kalbi tavsiyelerde bulunduk.
İlki, ekonomi ile ilgili mevzulara pek bulaşmamasıydı.
Vergiye dair bir takım hakim olmadığı kavramlarla garip laflar ediyordu, bizce bu işler onun işi değil.
İkincisi, sosyalist kimliğini ısrarla ön plana alarak ve o jargonu kullanarak bir iş derneğinde etki bırakmaya çalıştı ki, bu pek mümkün olamazdı, olmadı.
UMARIZ VEBALİN FARKINDADIR
Biz, komünistlik söylemlerinin hoş bir nostalji olduğunu kendisine ifade ettik. Ama kendi cephesinden haklı olarak bu yaklaşımımıza “hafif gergin” bir tepki verdi.
Üçüncü olarak, Kürtlerin haklarını doğrudan değil de evrensel demokrasinin ilkelerinin kucaklayacağından hareketle savunmalarının insanlara daha makul geleceğini ifade ettik.
Kendilerinin Avrupa Birliği Konseyi Yerel Yönetimler şartının çekincesiz uygulamasından yana olduklarını söyledi. Bu söylemin doğal sonucu olarak Kopenhag ve Maastricht kriterlerinin serbest piyasa ekonomisine yaslanması sebebiyle yerel yönetimler şartını uygulamak isteyen bir zihniyetin sosyalist değerlerle sıkıntı yaşayabileceğinden dem vurarak eleştirilerimizi tamamladık.
Şunu söyleyebiliriz.
Kim ne derse desin HDP, kişisel planda çok kişiyi heyecanlandırıyor, evrensel demokrasiye dair ifadeleriyle umutlandırıyor ve açıkça bu insanlar bir hayal kırıklığı yaşamak istemiyorlar.
Diyeceğimiz, söylemleriyle tüm Türkiye’yi beyaz bir sayfaya davet eden HDP, umarız bu icaba uyacaklara karşı çok özel bir sorumluluk ve vebal altına girdiğinin farkındadır.
Selin Sayek Böke ve Zekeriye Temizel
ESİAD toplantılarında CHP adaylarından Selin Sayek Böke ve Zekeriya Temizel’i de dinledik.
Açık söyleyeyim.
Selin Hanım, müthiş sempatik ve etkileyici bir insan.
Aile geleneği olarak toplumsal sorunlarla iç içe geçmiş bir hayatı olduğunu biliyoruz.
İktisatçı kimliğiyle çok parlak bir meslek kariyerine sahip.
Esasında partisinin bol kepçe vaatlerini ülke imkanlarıyla bağdaştırmanın zorluğunu taşıyor.
Ancak ne çare, ona da şu aşamada böyle bir rol düşüyor.
Zira, politikacı olmak biraz da böyle bir şey.
ESNEK VE DENGELİ LİDER
Sert sorularımızı çok başarılı bir şekilde yumuşatarak göğüsledi ve Türkiye’nin özlediği esnek ve dengeli lider özellikleriyle adeta bir sonraki CHP jenerasyonu için bizlerin zihninde çok net bir izlenim bıraktı.
Zekeriya Temizel, siyasetten uzak kaldığı dönemlerde özel sektörle iç içe bir on yıl geçirmiş.
Anlaşılan, karşımızda artık masanın bu tarafını da bilen bir üstün teknisyen nitelikli tecrübeli bir politikacı var.
Espri midir, bilmiyoruz ama, ısrarla olası CHP iktidarında gönlünün maliye değil tarım bakanlığında olduğunu vurguladı.
Diyeceğimiz, CHP bu defa geçmiş seçimlerden farklı olarak çok moralli ve iktidar heyecanını açık şekilde duyuyorlar ve bağlı olarak karşısındakilere de geçiriyorlar.
Temizel, Cumhurbaşkanı’nı değerlendirirken “otoriter” sözcüğünü kullanmıyor. Zira seçimle işbaşına gelenlerin bu şekilde nitelenemeyeceğini, bunun yerine “kişiselleştirilmiş iktidar” kavramının daha doğru olacağını belirtiyor. İlginç geldi.
Empati yine empati
19 Mayıs’ta Anıtkabir’de on binler toplandı. Bermutad “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganları ortalığı inletti. 10’uncu Yıl Marşı büyük bir heyecanla söylendi.
Bakınız, “empati” işte böyle zamanlarda devreye girmeli.
Trans halinde zikir yapan tarikat mensuplarına bizler nasıl bakıyorsak, bu ülkede tıpkı bizler gibi milyonlarla ifade edilen bazı muhafazakarlar nezdinde de bu ritüele o denli mesafeli bakılıyor.
78 milyon bir arada yaşayacaksa Ata’nın kutlamalarının paydasını genişletmeyi, onu sadece kendimize saklamamayı becermemiz gerekmiyor mu?
Paylaş