Paylaş
AK Parti’nin en önemli avantajı, onlarla ekonominin iyi gittiği inancıdır.
Her seviyeden insanla konuşuyoruz.
Öyle ya da böyle 12 yıllık iktidarları müddetince kendilerinden kaynaklanan bir hata nedeniyle derin bir ekonomik çalkantı yaşanmadı, yaşattırmadılar.
Dolayısıyla, olası bir iktidar değişikliği, ekonomik istikrar yüzünden “risk” telakki ediliyor.
Yerel seçim öncesi çok önemli bir finans yöneticisi, “bir yönüm beyaz Türk, AK Parti’ye oy vermiyor, diğer yönümün ödü kopuyor, yüzde 40’tan daha az oy alacaklar diye” görüşünü bizimle paylaşmıştı.
Muhalefet sanki ülkeyi yönetme pratiğinden de uzak kaldıkça, onlara yönelik soru işaretleri çoğalıyor.
CHP ve MHP yöneticilerine baktığımızda, “bundan kötüsü olmaz” hissiyatı ile kendilerine yönelmemizi bekliyorlar, ancak seçmen sağduyusu pek çok faktörden etkilenerek oluşuyor.
Hiç kimse “ertesi gün sendromu” yaşamak istemiyor.
Ring kaçkınları
Cumhurbaşkanlığı seçiminin, Sayın Başbakan açısından, başlangıç öngörülerinin aksine kolay geçeceği anlaşılıyor.
Son dönemlerdeki anketlerde fark giderek açılıyor.
Muhalefetin hayal ettiği “aşı” neden tutmadı?
Sayın İhsanoğlu son derece düzgün bir aday. Ancak halk oyuyla yapılacak seçim sadece siyasetçilerle olabilirmiş. Bunu herkes yeni idrak etmeye başladı.
Siyasetin alfabesinde gölgeye saklanmak yok.
Şayet iktidar partisinin lideri, siyasi kariyerini riske ederek kıran kırana demokratik bir seçime girmeyi göze alıyorsa, tüm karşı gerekçeleriniz ağırlığını kaybeder.
Hem Sayın Kılıçdaroğlu hem de Sayın Bahçeli, çare yok aday olmak zorundaydılar.
Siyasette “taktik, teknik” son derece değerlidir.
Ama mevzu halk oyuysa, orası bir “er meydanı”. Bu noktalarda kendinizi geri planda tutamazsınız.
Şayet fark daha açılırsa Sayın Ekmelledin İhsanoğlu’na da çok ciddi bir haksızlık yapıldığı izlenimi oluşacak.
Pek tabii böylesi bir durumun “artçıları” sert olacaktır.
Bu tahlilimiz “an itibarı” ile geçerlidir. Gerçi, görünen köy kılavuz istemez ama bu neviden seçimlerde son 10-15 gün son derece önemlidir.
Hani, muhalefet şapkadan tavşan çıkartır, Sayın İhsanoğlu sonradan büyülü bir elektrik yakalar, AK Parti cephesinde umulmadık bir sansasyon olur gibi durumlar için bir nebze ihtiyat payı bırakmakta yarar var.
Oruç tutanların yüzdesi
Diyanet geçenlerde bir açıklama yaptı.
Ülke nüfusunun yüzde 84’ü oruç tutuyormuş.
Bakın inançlı bir toplum olmak güzel bir şeydir. Ancak bazı şeyleri de abartmanın alemi yok. Hele bir devlet kurumunun bu topa girmesine hiç gerek yok.
İzmir’in çok değişik sektörlere servis veren en büyük yemek fabrikasının patronuyla konuştum. Her gün 24 bin kişiye yemek yediriyorlar.
Ramazan ayının başlangıcından bugüne kadar tabldot satışlarında sadece yüzde 7’lik düşüş yaşanmış. Birbirinden farklı pek çok sektör ve 24 bin kişiden bahsediyoruz.
Hani “gavur İzmir’de” oruç tutanlar, ücretliler itibariyle yüzde 7, peki ülke geneli ne diye sorarsanız, orada da oranın yüzde 18’ler mertebesinde olduğunu söyledi aynı arkadaşımız.
Diyanet bizce araştırmasını bir daha gözden geçirmeli.
Etkilendik açıkçası
Selahattin Demirtaş’ın söylemlerine diyecek bir şeyimiz yok.
Adeta evrensel demokrasinin resitalini yapıyor.
Problem, sancılı bir geçmiş, Kürt kimliğinden kurtulamamış bir parti, inandırıcılık için asgari yaşanması gereken sürenin henüz çok uzağında olmak.
Tüm demokratlar, ülke mağdurları, tutunamayanlar, bireysel özgürlük talepçileri... Hülasa huzurlu bir Türkiye özleyenler HDP’yi dikkatle izlemeye devam ediyor.
İkna etmek onları işi, biz beklemedeyiz.
Paylaş