Paylaş
Sanki “kediye kedi demek” siyasetin alfabesine aykırıdır.
Böyle olunca kitlelerin nabzına şerbet verildiği zannedilirken, sahiciliklerini kaybederler.
Bu tutum her görüşten siyasetçi için geçerlidir.
Oysa “İskandinav tipi politikacı” diye bilinen bir rol model vardır.
Bizim gibi ülkelerde ise siyaset, eyyamcı anlayış yüzünden nerede ise tek tipleşmiştir.
Netameli alanlara girmek tehlikeli ve yasaktır.
Fikren, fiilen, saklanmadan, sakınmadan dürüst demokrat olmak unutulmuştur.
Oysa hepimizin özlediği kriterler bellidir; duyarlı demokratlar “önce insan” der.
Sınıf, din ve etniste temelli ideolojilere iştahla yaklaşamazlar.
Çok kültürlülüğü savunurlar, ötesinde sahiplenicidirler.
Farklılıkları “zenginlik” olarak görürler.
MUTLULUK ODAKLIDIR
Bireylerin özgürlük alanları konusunda hassastırlar.
Kişisel tercihlere ve cinsel statülere müdahale etmez, zihinlerinden bile geçirmezler.
Toplumdaki gelir dağılımının dengeli ve adil olması konusunda liberal ekonomik anlayışlarla çekişmelidirler.
Farklı görüşlere sahip kesimlerin hak arayışlarına dahil ve destek olur, hiç olmadı saygı duyarlar.
“Refahtan” ziyade “mutluluk” odaklıdırlar.
Materyal üretim kadar kültürel üretimle de ilgilidirler.
Ekonomiyi “paylaşım ve bölüşümden” bağımsız değerlendirmezler.
Gezegene, ekosisteme, çevreye duyarlıdırlar.
Milli ve dini konuların ayrımcılık vesilesi olmasına karşı dururlar.
Laik devlet yapısını demokrasinin vazgeçilmez koşulu addederler.
Din, vicdan ve düşünce hürriyetini temel insan hakkı kabul ederler.
Siyaseti, siyasetçiliği bir yaşam biçimi ve meslek gibi görmezler.
Bu neviden görevleri bir sosyal sorumluluk ve hizmet nöbeti olarak telakki ederler.
Devletin toplumsal huzuru ve adaleti temin eden ve ötesine taşmayan bir yapı olması için çaba sarf ederler.
Dış dünya ile ilişkileri barış temellidir.
BAŞKA BİR İHTİMAL DE YOK
Kötü niyetli tutumlara tavır alırken saygın, savunulabilir, hak ve özgürlüklere değer veren, evrensel hukuk kurallarını arkasına alan, ılımlı olmayı zayıflık addetmeyen, çıkar arayışlarını abartmayan, yeryüzü kardeşliği ülküsünü, şartlar zorlasa bile terk etmeyen bir anlayışta olurlar.
Tüm bu vasıfları böylesi bir siyasi profil için gerçekçi bulmayanlar olabilir.
Devletlerin diğer devletlerle ilişkilerinin menfaat esasına göre işlediği; yine her bir devlet yöneticisinin “kişisel bekasını” öncelediği; bu sebeple popülist faktörleri ön plana çıkarttıkları, neticede dünyanın giderek yaşanmaz hale getirildiği gerçekliğimizdir.
Siyasetin “oluşturulmuş vasat”a göre biçimlenen anlayışı, maalesef idealistleri de kirleterek aynı çukura dahil etmektedir.
Oysa ülkelerin açık doğruları ifade eden dürüst bir siyaset anlayışına akut ihtiyacı var.
Birileri kendinde olmayı ve dik durmayı bilebilmelidir.
Belki “galip” ilk anda bu yolda “mağlup” sayılır.
Ama yarınlarda “motorların maviliklere sürülmesinin” başka ihtimali de yoktur.
Paylaş