Doğu vicdanı

BU ülkede “aydın” dediğimiz insanlara bakış açısı giderek rezervli hale dönüşüyor.

Haberin Devamı

 


Aydın kimliği Sayın Başbakan’ın söylemlerinde örselenerek sorgulanıyor.
Esasında sorgulanan, bu topraklarda hükümran olduğu düşünülen aydınlar yönetimidir.
Türkiye’nin tarihine baktığınızda aydın saltanatının başlangıcını 1830’lu yıllara, birinci Tanzimat’a kadar götürebilirsiniz. Fransız İhtilali’nin etkileri, onun jakobenist kültürü, seçkincilik anlayışlarının tohumlanmasına yol açmıştır. Jöntürk hareketleri de özünde pozitivist ve materyalist fikirlerin yine aydın eliyle tedavüle sokulma gayretleridir. İttihat Terakki ve Cumhuriyet dönemi, zaten her yönüyle elitist bir kadro hareketidir.
Aydın yönetiminin şüphesiz iyi yönleri vardır. İdealler ekşimediği müddetçe, “kendilerince olması gereken”e doğru toplumları yönlendirirler.
Ancak her elitist yönetim anlayışı, kaçınılmaz olarak, halktan kopuktur.
Oysa demokrasilerde iktidarı belirleyen unsur, o dışlanan halkın bizatihi verdiği oylardır.
Türkiye’de 1950’lerden beri yaşanan süreç, bir yönüyle, bürokratik elit ve halk çekişmesidir.
Biz de ki prototip aydın, istediği kadar iyi niyetli olsun, final tahlilde referanslarını “Batı değerlerinden” alır.
Batı’nın insanlık tarihi, takdire şayan mücadeleler tarihidir.
Bu mücadeleler; onların gerçekleri üzerinden, onların çektiği acılarla şekillenmiş ve onlara değen, onları ifade eden sonuçlara ulaşılmıştır.
Fransız İhtilali’de böyledir, Kopenhag kriterlerini de böyle anlamak gerekir.
Oysa Türkiye büyük ölçüde “Doğu toplumudur”.
Bu toplumun gerçeklerinden neşet eden beklentiler batının ideallerinde bir karşılık aramamaktadır.
Aydın kimliği ile nerede ise kutsadığımız Avrupa Birliği, Anadolu insanının kafasındaki hayat anlayışının vazgeçilmez bir garantisi olarak algılanmamaktadır.
Esasında Batı tipi bir demokrasi, bu halkı kavuran derin bir özlem midir, bu bile tartışmalıdır.
Bu toplum binlerce yıllık Anadolu medeniyeti üzerinde oturmaktadır, genlerinde 36 ayrı etnisitenin izlerini taşır, yanı sıra, 1500 yıllık bir İslam kültürünün etkileriyle yoğrulmuştur.
Gerçekçi bir gözlem yaptığınızda, adına “halk” dediğimiz oy sahibi kitlelerin değişim özlemleri, aydın entelektüelitesinin değerleri ile, “ret” değil, “ilgisizlik” seviyesinde ilgilidir, ilave akla ihtiyaç hissetmemektedir.
Bakınız, bu durum “yanlış” veya “fena” olarak nitelendirilmemelidir.
Bu toplum kendine doğru geleni, kendi idealini, kendi “vicdanını”, yine kendi parametrelerinden hareketle belirlemek arzusundadır.
Demokrasi diye isimlendirdiğimiz alet, bu insanlara, bu kapsamda, ilk defa; kendini arama, değerlerini billurlaştırma ve Batı’ya alternatif kendi medeniyetini çağa uyumlu bir modele dönüştürme fırsatı vermektedir.
“Dindar nesil istiyorum” söyleminde zorlanan aydın mantığı ezberleri, daha pek çok sürprizlere hazır olsunlar.

Yazarın Tüm Yazıları