Paylaş
Neticede enflasyondan kopuk bir fiyatlama zinciri oluşuyor. Paranın endazesinin sarsılması hemen her sektörde fırsatçı bir iştah kabarmasına yol açmış durumda. Kafelerden berberlere, hemen herkes enflasyonunun üzerinde fiyat belirlemeleri yapar hale geldi. Aynı durum bazı mal gruplarında da yaşanıyor.
Ekonomi yönetimi bu durumu önleme amacıyla bir yasal düzenleme çalışması içinde. Aşırı şekilde, gerekçesiz fiyatlarını artıranlara yönelik cezai yaptırımlar öngörülmesi planlanıyor. Ölçüsüz fiyat artırımları oligopol nitelikteki hizmet işletmelerinde adeta yağmaya dönüşmüş durumda. Pek tabi bu arsızlığın “uyumlu eylem” boyutuyla Rekabet Hukuku yönünden de suç teşkil ettiği ortada. Örneğin turizmin gelişmesinde kilit rol oynayan “marina” fiyatlamaları son iki yıl içinde Türk Lirası cinsinden takribi 8-10 kat artırılmış durumda. Komşu ülke marinalarına göre de döviz olarak 3-5 kat daha pahalı hale geldiler. Bu durum en bereketli kalem olan yat turizmini olumsuz etkiliyor.
Tabii ki liberal ekonomilerde fiyat, arz ve talebin kesişme noktasında oluşur. Ancak hukukta “gabin” müessesesi fırsatçı fiyatlamaları geçerli kabul etmez. Devletimizin “istifçilik, stokçuluk, fahiş artırımlarla mücadelede”, sopasını sertleştirerek hissettirmesi çok yerinde bir düzenleme. Zira bu yüzden kontrolü güçleşen enflasyon, beraberinde memur ve emekli maaşlarından asgari ücrete, pek çok ayarlamaları da peşinden sürüklüyor. En kötüsü; hem enflasyonu sarmal hale getiriyor, hem de ekonomik istikrar programlarına dinamit koyuluyor.
Paylaş