Paylaş
Bugün Türkiye’de “halk”, yetkilerin tek elde toplanacağı bir yönetim modeline cevaz verecek gibi gözüküyorsa ve iktidarı talep edenler “paylaşımcı” bir izlenim vermiyorsa, “millet iradesi” kavramını kutsallaştırmak ne denli mümkündür? Bu ülke iktidarda olanların olmayanları baskıladığı bir siyasi gelenekten geliyor. Maalesef, toplumun her kesimini kucaklayan ve asgari müştereklerinde mutabakatını temin etmiş bir Anayasamız hiç olmadı. Hal böyle olunca, adını ister “Militer Vesayet” deyin, ister “% 51 tahakkümü”, iktidara yakın olmayanların payına sadece “ezilmek” kalıyor.
Bu ülkeyi çoğunlukçu değil de, çoğulcu bir yapıya dönüştürmek istiyorsak, bunun yolu iktidarın insafından geçmemeli. Hiç şüphesiz, Cumhuriyet değerlerini benimseyen laik insanların eline silah alıp mücadele edecek hali yok. Ancak bahse konu demokratik mücadele, sadece Parlamento’daki siyasi partilere bırakılmayacak kadar da önemli.
Bu anlamıyla, referandum süreci umarız demokratik bir şölene dönüşür.
FAZLA MAKROYUZ
Ülkedeki gelişmeler iş dünyasının konstrasyonunu bozmuş gibi duruyor. Patlayan bombalar, terör, Anayasa, doların yükselişi...
Hiç kimse, olması gerektiği ölçüde kendi gündelik, mikro problemlerine eğilmiyor. Sanki yaşanan olaylar nedeniyle, olabileceklere dair kendi zihinlerinde en kötü senaryoları satın almış gibiler.
Hal böyle olunca artan sıkıntılarını umursamıyorlar, duygusal kopuşlarını körükleyen spekülatif tahliller yapmaya bayılıyorlar.
Kim ne derse desin bu durum “garip bir ruh hali” dir.
Galiba tüm ülkenin bir an önce normalleşmesinde fayda var.
Zira her birimizin problemlerinin çözümü evvel emir de gerçek gündemlerimize ilginin kaybedilmemesinden geçiyor.
YAZIK ÇOK YAZIK
Bu topraklarda demokrasi zor.
Tarih boyunca hiç olmadı.
Cumhuriyet, militer vesayetin gölgesinde “laik” bir modeldi.
Şimdilerde “çoğunlukçu” anlayışa yaslanan milliyetçi – muhafazakar iktidar giderek otokratikleşiyor.
Laiklik ve İslami model arasında bir tarihi “sarkaç” gidip geliyor. Aralarda denge oluşamıyor, farklı renklerin bir arada yaşaması giderek zorlaşıyor.
Hal böyle olunca, demokratik zihinler, entelektüel kaygılar, idealist tutumlar... Hemen hepsi çöp oluyor ve hangi dünya görüşüne dahilsen o bakış açısının askeri haline geliyorsun.
Bugün sıradan bir sekülere sorarsanız, “madem bana hayat hakkı yok tabii ki Kemalist Cumhuriyetçiyim” diyecektir.
Ya da sıradan bir muhafazakar açısından 15 Temmuzun anlamı, liderinin ve mevcut rejimin korunmasıdır.
Nereden nereye geldik. “Demokrasi” herkes için fantezi olmaya başladı.
Paylaş