Paylaş
İZMİR’de milletvekili adayları belirlenirken “evrensel demokrasiye” rahmet okundu.
CHP’de yapılan önseçim, ağırlıklı olarak mezhep dayanışmasına sahne oldu.
Ne ayıp, daha ötesi bir şey söyleyemiyorum.
AK Parti, güya kitle partisi, yüzde 50 oy alıyor.
Ama adayların tamamı hakim mezhep, üstelik laik değil, muhafazakar kanattan.
Yuh yani, ne denir ki?
Yine HDP, ağızlarındaki yeni söylemle, güya demokrasinin bayraktarlığını yapıyorlar.
Demokrasi çeşitliliklere kolları açmaktır.
Tamam, marjinallerde sınavı geçiyorsunuz. Ama bu memleket Kürt ve sosyalistlerden ibaret mi?
Bu samimiyetsizliğin cevabı sandıkta çıkmaz mı?
Özetle al birini vur ötekine.
“İnsan” odaklı siyaset için daha kırk fırın ekmek yememiz lazım.
Ucube
KARABAĞLAR Belediyesi’nin çevre yolunda yaptığı “Nasrettin Hoca” garabetini herhalde görmüşsünüzdür.
Hani insan sinirli sinirli güler ya, işte tepkim biraz öyle.
Komikliği bir yana, ısraf anlayışıyla toplum vicdanında kabul görmesi mümkün olmayan tercih yapılmış.
Kamu parası nasıl bu kadar sorumsuz harcanır, anlamak için herhalde Karabağlar Belediyesi olmak gerekiyor.
Tasfiye
BU seçimlerde İzmir iş dünyasından tanınan, bilinen bir kimseye teklif götürülmedi.
Ötesi, mevcutlardan da vazgeçildi.
İlknur Denizli, Mehmet Ali Susam gibi iş dünyasının içinde yoğrulan, İZSİAD ve Esnaf Odası gibi sivil toplum kuruluşlarında birikim oluşturan, yanı sıra parlamento tecrübesi oluşturmuş “iç seslerimiz” maalesef devre dışı bırakıldı.
Tamam ithal aday söylemine hep karşıydık ama kastımız bizim değerlerimizin tasfiyesi değildi.
Hani İzmir iş dünyasını öksüz bıraktık hiç olmazsa Rıza Türmen, Rahmi Türeli gibi teknisyen kalitesi bilinen değerler korunabilseydi.
Neyse, vardır bir bildikleri!
Demokrasi seçimle gitmektir
DEMOKRASİ seçimle iktidardan gidebilmektir.
Bakınız, çok kimsede oluşan hissiyat AK Parti’nin iktidarı devretme ihtimaline kendini hazırlamadığıdır.
Cumhurbaşkanı açıkça tarafsızlığı reddediyor. Bağlı olarak sandıkta pozisyonunu da oylatma riski oluşturuyor.
Varsayın ki AK Parti seçimi kaybetti.
Bu noktada Cumhurbaşkanı, “bana ne, ben devam ediyorum” dese bile bu zehirli bir konfor olacaktır.
Yani bu işler şirazesine nasıl oturacak, inanın Türkiye’de hiç kimsenin kesin bir fikri yok.
Düşünmek bile istemiyoruz
BİZ ne konuştuğumuzun farkında mıyız?
Devlet, askeri de alet ederek Ağrı’daki olayları tezgahlamış olabilir mi?
HDP’nin önünü kesmek için böylesi vicdansız senaryolara girişebilir mi?
Bakınız, lütfen orada durun.
Bu denli bir “gözü dönmüşlük”, bu ölçüde bir “kafayı sıyırmışlık” herhalde hiçbir ihtimale sığmaz.
Bu haksızlığı ülkeyi yönetenlere yapamayız, yapmamalıyız.
Sezar’ın suikast esnasında evlatlığı Brütüs’ün kendini bıçakladığını gördüğünde, “sende mi, öyleyse öl Sezar” dediği söylenir.
Yani Milli İrade’ye suikast yapılıyorsa, seçimin hiçbir anlamı kalmaz. Öyleyse “öl demokrasi” der, bu defteri kapatırız.
Paylaş