Paylaş
Türk demokrasisi yönünden tarihi bir süreç başlıyor.
Demokrasilerde marifet, iktidarların seçim yoluyla el değiştirme esnekliğini korumasıdır.
Geçmişte yaşanan iktidar değişiklikleri bu endişemize tam örnek teşkil etmez.
Bu ülke 1946 yılından itibaren, ortada sandık olmasına rağmen askeri ve bürokratik vesayetin ağır gölgesi altındaydı.
27 Nisan bildirisine konulan tavırla birlikte “seçilmişlerin” direksiyona geçtiğine tanık olmaya başladık.
AK Parti, bilindiği üzere son seçimlerde oyunu yüzde 50’ye ulaştırdı.
Seçilmiş iktidar sıfatıyla hemen her alanda kendi programını yürürlüğe koymaya çalışıyor.
Halk bu uygulamaları değerlendirecek, tasvip gösterirse gelecek seçimlerde bu partiye oy vermeye devam edecek.
Madalyonun ters yüzünde halkın yarısının da AK Parti’ye oy vermediğini gözden uzak tutmamak gerekiyor.
Şüphesiz bu dağılım birden çok partiye ilişkin.
Seçim sistemi, o da rakiplerde bölünmüş bir yapı varsa, yüzde 35’lerin altında bir oy oranı için tek başına iktidarı muhalefet partilerine vaat etmiyor.
Hep söylediğimiz, CHP’nin böylesi bir teveccühe mazhar olabilmesi için halkın değerleriyle barışık ve daha özgürlükçü bir siyaset anlayışı geliştirmesi gerekiyor.
Parti, yaşanan kurultay süreçlerinde böylesi doğumun altyapı sağlayacak yenilenmeyi becerebilecek mi?
Yeni, komplekssiz, çağın değerlerine uyumlu ve iktidar alternatifi bir CHP, kendilerinden geçtik, ülke demokrasisi için son derece önem taşıyor.
Gönlümüz Kılıçdaroğlu’na bir kredi daha açmaktan yana.
İktidar yolu, AK Parti’nin bu ülkeye kattıklarından daha fazlasını, inandırıcı şekilde planlamak, onların aksaklıklarını giderebilecek programlar oluşturmaktan geçiyor.
1930’lu yılların eskimiş değerleri üzerinden Atatürk’ü kullanan, katı, kopuk söylemler, CHP’yi, üyesi giderek azalan bir kulübe dönüştürmekteydi.
Anlaşılan bu talihsiz zihniyet partiden tasfiye ediliyor.
Bizce, bölünme olursa fazla dertlenmemek gerekiyor.
Ortodoks, Baasçı söylemler halk nezdinde birkaç puanın ötesinde karşılık bulmayacaktır.
Arınmış CHP’ye tavsiyem, bir defa AK Parti kompleksini üzerinden atmaları.
Bu partide, AK Parti’nin evrensel demokrasiyle mutabık söylemleri bile, sırf onlar söylüyor diye sahiplenilemez olmamalı.
Çağdaş demokratik normlar belli ve herkez için geçerli. Mesele, onları içeriği ile hayata geçirebilmek. Bu değerlere yaslanmak, bazı CHP’lilerin dediği gibi, “Partiyi AKP’leştirme” değildir.
Kürt politikalarından, muhafazakar değerlere saygıya, refah odaklı ekonomiden, uluslararası reel politiğe, devlet yönetme sorumluluğundan insan haklarına, bireye, sanata kadar, samimiyeti sorgulatacak ‘ama ve ancak’lara kaçışmadan yepyeni ve güven veren bir formatla halkın karşısına çıkabilecek çalışkan bir CHP, hiç şüphesiz iktidar alternatifi olabilecektir.
Böylelikle 2007 yılına kadar askeri ve bürokratik iktidarın sivil uzantısı olarak kesintisiz sürdürdüğü kurnaz iktidarını ilk defa demokrasi etiğine uygun seçim kantarında tartma ve karşılığını arama imkanına kavuşacaktır.
Yoksa... Demokrasi bir biçimde kendi çözümünü oluşturur. Yüzde 60-70’lere gitmiş bir AK Parti eksik demokrasidir. Böylesi bir gelişme olursa CHP en fazla vakit kaybettirmenin vebalini taşır, küçülür gider, birileri gelir bu ihtiyaca karşılık verecek siyasi oluşumu hayata geçirir.
Paylaş