Paylaş
Kent, iktidar partisini kendi yaşam tarzına tehdit gibi algılamıştır.
İzmirli “batılı” gibi olmayı sever. Onlara göre AK Parti bu değerleri temsil etmiyordu. O yüzden yaşanan değişime direndiler. Hani bu aykırı duruş hoşlarına gitmedi de değil.
Bu tutumların siyasi adresi “olmayana ergi” yöntemiyle CHP oldu.
CHP ise, bu teveccühü kendinden menkul varsaydı. Oysa o CHP, siyaseten Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar tam bir statüko muhafızıydı.
Ama tedirginlik öylesine boyuttaydı ki, “oy”lar gittiği yeri sorgulamadan AK Parti’den kaçışıp durdu.
İşin tuhafı insanlarımız; ülkenin diğer yöreleri bu “panik”i neden yaşamıyor sorusunu kendine sorma gereğini bile duymadı.
Bu haller CHP için piyangoydu.
Efendim, halka hizmet gerekirmiş, projeler üretilmesi icap edermiş, icraat pedalına sürekli basmak gerekirmiş gibi demokratik tercihi şekillendiren temel taşlar üzerinde düşünülme baskısı yeterince hissedilmedi.
Klasik olarak; “laik”im, ayrıca “dürüstüm” anlayışı siyasete yeterli addedildi.
Şüphesiz hiçbir şey olmadı da değil.
Ancak, bir kente nelerin yapılabileceğini son seçim döneminde açıkladığı projelerle AK Parti gösterince, o “emin” duruş yalpalamaya başladı.
Cepte keklik anlayışının rehavete sürüklediği örgüt ile “arı” gibi çalışanlar arasındaki fark kitlelerin dikkatini çeker oldu.
Şimdi hiç kimse “o kadar da değil” demesin.
CHP, parti üst tabanında umulmadık bir zihniyet değişikliğinin ipuçlarını verirken, halkın talepleri ile evrensel demokrasinin değerlerini örtüştürmeye gayret ederken, bu esasa göre bir seçim stratejisi oluşturmuşken, İzmir, yerel yönetimlerden örgütüne ilave hiçbir heyecan uyandıramamıştır. Bırakın, partinin bu yeni müthiş siyasi malzemesini kullanmak, kente yönelik akılda kalıcı bir proje dahi vaat edememiştir.
Hepimizin zihninde “becerikli” olmak AK Parti’lilere mi mahsus bir özelliktir sorusu oluşmuştur.
Gerçekler acı ve katıdır. “Abartma” diyebilirsiniz. Artık hiç kimseyi ikna etmeyen ideolojik nutuklar atabilirsiniz. Ancak İzmirli’nin gözü bu seçimde açılmıştır. Ya doğru dürüst bir özeleştiri yapılır, bu esasa göre örgüt yeniden üretilir, parti üst yönetimi ile uyumlu söylemler oluşturulur, kente özel projeler geliştirilir ya da 12 Haziran’da yaşanan hayal kırıklığının daniskası yerel ve genel seçimlerde yaşanır.
Bunları, sizlere son seçimde oy vermeyen bir vatandaş sıfatıyla hariçten yazıyorum. Yüksek kabullerinize arz ederim.
Paylaş