İNSANOĞLU kendini ne denli yetiştirirse yetiştirsin gelmiş olduğu noktada yaptığı final yorumlar onun başlangıç dönemlerinden izler taşıyor.
Bugünün dünyasında en makbul diyebileceğimiz değerlendirmeler “liberal demokrat” insanlardan beklenir. Liberal demokrat kimlikten kastımız, çok yönlü beslenmişliğin getirdiği yetkinlikle, ele aldığı konunun makul doğrusunu entelektüel namusuyla yorumlayanlardır. Şüphesiz, her aydın diye nitelenen insan, yola çıktığı yerin değerleriyle ilk hızını alır. Zihin yeterince olgunlaşmadığı dönemlerde polemikçi bir anlayışla çalışır. Ait olduğunuz kulübün size sunduğu doğrular karşı tezleri çökertme gayretiyle keskin bir bıçak gibi kullanılmaya çalışılır. Bu, esasında farkında olmadan sizi diyalektik bir mantık üretme sürecine yönlendirir. Karşı tarafın açığını arayan ve bir eleştiri kültürü oluşturan, bir müddet sonra kendisine dayatılanları da sorgulamaya başlar. Felsefeciler buna “aklın özgürleşmesi” derler. Aklını özgürleştiren, bu keyfi elde ederken beraberinde bir takım sosyal maliyetleri de göğüslemeye göze almalıdır. Gemi iskeleden ayrılıyorsa halatlar çözülmelidir. Oysa iskele bir güvencedir. Hatta şu ahir ömürde bir “garantili pastıra” diğer deyişle konfordur. Ancak örtülerini kaldırmayı tercih etmiş idrak aynı zamanda “yuva”sının konforunu sürdürmeye, oraların muteberi kalmaya kalkışırsa aydın evreninde “böyle bir dünya” yoktur. İşte entelektüel namus dediğimiz de tam budur. Gerçek aydın itiraz kültürünün askeridir. Doğrusunu, kavrayış zaviyesinden sadece vicdanına karşı sorumluluk duyarak savunur ve ortaya koyar. Başlangıçta da ifade ettiğimiz gibi bu, maalesef böyle olmuyor, olamıyor. Bakıyorsunuz ülkenin kritik bir meselesinde bir yaklaşım oluşturulacak. O gelişkin, yetkin kimlikler kendi kök referanslarıyla uyumlu etkileyici bir mantık imal edivermişler. Lütfen bu hali çıkılan yolculukta yeni ulaşılmış duraklardan sağlanacak menfaatlerle ilişkilendirmeyin. O zaten bambaşka bir durumdur ve sosyal gailelerle oluşmuş bir tercihdir. Böyleleri kullandığımız manasıyla liberal demokrat samimiyetiyle ilgili değildir. Bizim kastımız birikimli ve dürüst olmanın özgür ve adil bir yoruma yetemediğini vurgulamaktır. Örneğin; konu Kürt meselesi olduğunda en saygıdeğer entelektüellerimiz de bile “bana nerde yetiştiğini söyle, senin ulaştığın yorumun ne olduğunu söyleyeyim” durumları ortaya çıkıyor, o kıymetli imbiklerden süzülenler çığlık çığlığa faşizm çağırıyor, insanın kanını donduruyor. Hele konu şike ise, bir de Fenerbahçeli iseniz sportmen bakış, makul yorum, vicdani hak tespiti, aydın namusu, özgür akıl ve tüm benzeri kavramlar münevverlerimiz nezdinde çöp oluyor, hayret yorumlar dumur ediyor. Yazının başlığından hareketle, bir şarkı sözü çağrışımı üzerinden noktayı koyalım. “Şimdi Beşiktaşlı olmak vardı anasını satayım.”