Paylaş
Tasarrufunuz yetersizse ve gelirinizi arttırmak isterseniz başkalarının tasarrufunu kullanırsınız. Başkaların tasarrufu iki yolla kullanır. Ya gelir size ortak olurlar ya da borç verirler. Borç da iki tiptir. Ya hiçbir taahhüt içermeden kısa vadeli verilir ya da belirli esaslarda daha uzun vadelerde alınır.
Bir ülkenin ekonomik işleyişinin en genel şablonu budur. Gelir, bir ülkenin bir yılda yarattığı katma değerdir. Buna milli gelir denir. Bizim ülkemizde bu rakam 735 milyar USD civarındadır. Kısa dönemde 1 trilyon USD olması hedeflenmektedir. Biz ülke olarak gelirimizin %13’ünü üstelik gittikçe bozulan oranlarda tasarruf etmekteyiz. Gerisi tüketime gitmektedir. Bizim ligimizdeki diğer ülkelerde bu oran %35’ler civarındadır. Dolayısıyla kendi özgücümüzle yatırıma yönelik kaynağımız azdır. Büyüme hevesinden vazgeçmediğimiz için mecburen diğer ülkelere müracaat etmekteyiz. Elalem doğrudan yatırım olarak gelse iyi. Ama bunun mertebeleri sınırlıdır. Kar transferleri sonrasında takribi 10 milyar USD derde çözüm olmamaktadır. Bu durumda borç kaynak dışında seçenek yoktur. Bunun sıcak para kısmı 110 milyar USD civarındadır. Hazine bonosunda, borsada, mevduatta olan bu paranın hiç eyvallahı yoktur, arzu ettiğinde alır başını gider.
Yönetimdeki telaşın sebebi
Diğer kısım yurt dışı bankalardan temin edilen kredilerdir. Alınan bu borç kaynaklar cari açık dediğimiz problemin kaynağını oluşturur. Cari açık yıllık 70 milyar USD mertebelerine yelken açmıştır.
Bu rakam milli gelirin %8’lerine gelirse borç verenler tedirgin olur. Hele daha da artacak bir görünüm verirseniz “alarm” zillerini çalarlar.
İşte reyting kuruluşlarının mırıldanmaya başlamaları budur.
Size düşen “el parasıyla” böylesi bir büyümenin sürdürülemeyeceği bilinciyle tedbir almaktır.
Ekonomi yönetiminin de izlediğimiz telaşı bu sebeptendir.
Doğru olan daha az tüketmek ve daha fazla tasarruf etmektir. Dış kaynağı tüketim için değil yatırım için kullanmaktır. Yatırımlarınızın katma değer oluşturan türde olmasıdır. Bunlara ihraç imkanı sağlamaktır.
Marifet 500 milyar USD ihracatı ne ölçüde katma değerli yaptığınız ve ithalata ne kadar az gereksinme duyduğunuzdur. Bu amaçlarla önce bireysel emekliliğin teşviki gibi enstrümanlarla “gönüllü tasarrufların”, vergi reformu ile dolaysız vergileri tabana yayarak “zorunlu tasarrufların”, ithal ara malının yerli üretimini teşvik eden düzenlemelerle “cari açığın” süratle planlaması gerekir. Yanı sıra, tüketime “kazık fren önlemlerle de iç talebi perişan etmemek icap eder. Tüketici kredisi karşılıklarının sınırlı arttırılması bu cümledendir.
Şüphesiz bu dünyada yalnız yaşamıyoruz. Bazen uluslararası konjoktur size yardım eder. Diyelim; Ortadoğu gelir sizin cari açığınızı finanse eder, batı sizin dinamizminize fazla inanır.
Ancak bunlar pansumandır. Aslolan tüketimle ısınan ekonominin oluşturduğu hormonlu büyüme rüyasından uyanmak, kalıcıdan vazgeçtik sürdürülebilir bir tempo oluşturmaktır. Yunanistan, tasarruf oranı %3 olduğu için havlu atmıştır. Çin %53 tasarruf oranı ile dünya patronajına talip olur hale gelmektedir. Özetle; Türkiye’nin ayağını gaz pedalından çekme vakti gelmiştir, geçmektedir.
Paylaş