Azla yetinmek

MART başından bu yana “evde kal” ile yaşadığımız “korona günleri” hafiflemeye başlıyor.

Haberin Devamı

 


Umarız ikinci bir dalga oluşmaz.
Bu günlerin tamamen geçip, eski günlere aynı tempoyla dönme ihtimalimiz, hani sevindirici gibi olsa da derinlerimizde bir yerde açıklanması zor bir burukluk oluşturuyor.
Zira “evde kal” süreci hepimize eskinin koşuşturmasından yorulmaya başladığımızı fark ettirmişti.
Şu “ölümlü dünyada” bize dayatılan “materyal refaha” ulaşmak için hırsla abanmamızın anlam sorgusunu yapma fırsatımız oldu bu günlerde...
En çok da “azla yetinmenin” mümkün olabileceğinin farkına vardık.
Bakınız, bir virüs tabii ki, tüm alışkanlıkları bir anda değiştirmeyecektir. Sosyolojik değişimler “bugün sünnet yarın deniz” mantığı ile işlemez.
Ama bu musibet ileride “yeni normalin” tarihi yazılırken, çok önemli bir kırılma noktası olarak anılacaktır.
Zannedilmesin ki, bir aşı bulunduğunda her şey “eski tas eski hamam” olur.
Tamam, yine eskinin vurdumduymaz tüketimine kısmi dönüşler yaşanır.
Ama herkesin zihni bagajında, ruhunun derinliklerinde, bugünlerimizden yer etmiş sorgulamalarımız bizleri eskinin aymazlığına asla terk etmeyecektir.
Yeni dönem, tekrar vurgulayalım “azla yetinmenin” erdemine vardığımız zamanlara işaret ediyor.
Ne demek istediğimizi örneklemek gerekirse, belki pek çoğumuzun gardırobunda “onlarca” giysi var.
Neden bu kadar fazla, “düşünmedik, bilmiyoruz.”
İhtiyaç mı, mevcutlar yıpranmışlar mıydı... Böyle olmadığı esasında aşikâr.
Küreselleşme tuzağı yığın üretiyor ve yığın tükettiriyor.
Mesela bir tişörte ortalama bir tüketici, hele hele mevsim sonuysa 1 dolara ulaşabiliyor.
Bu denli ucuzluk tüketim iştahını ihtiyacın ötesine taşıyor.
Oysa, bu ucuzluğun geri planında ekosistemden emeğin sömürülmesine, müthiş maliyetler yatıyor.
“Bu sebeple”, mukayeseli üstünlüklerden istifade, sürümden kazanma, sabit maliyetleri azaltmak için “aşırı üretim” gibi “sorumsuz küresel mottolar”ın biraz soluklanması gerekiyor.
Belki daha yüksek, fakat doğru ve değerinde fiyatlarla “az üretim” ve bağlı olarak insanlığımız ile dünyayı tahrip eden çılgın tüketimin dizginlenmesi icap ediyor.
İşin ironik yönü, insanlığı bu sürece yönlendirenlerin esasında kendilerinin de aynı gemide olduklarını ve yaşlı gezegenin bu tempoya dayanmasının mümkün olamayacağını idrak etmeleridir.
Umarız “virüs”, bu anlamıyla bir kırılmaya yol açacaktır.
“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyenler bu beklentiyi seslendirmektedirler.

Yazarın Tüm Yazıları