Aydın Zaafı

“Kendini aşmış, kabuğunu kırmış, gömleğini çıkarmış” dediğimiz bazı toplum münevverlerinin, onlarca yılda oluşturdukları birikimlerinden hareketle herhangi bir konuda yaptıkları kritik tahliller, bende nedense bir burukluk yaratıyor.

Haberin Devamı

 Bu burukluğun sebebi, ifade edilenlerden etkilenmediğimden değil.
 Her yorumcu muhakemesini bir sonuca bağlarken, bir zafiyetini bir türlü aşamıyor.
 Herkesin bir zayıf halkası var. O da kendini bugünlere taşıyan başlangıç ocaklarının ona yüklediği değerler.
 Tutarlı yorumlar o kişinin yetiştiği ortamların özeleştirisini de gerektirdiğinde, aşılmıştır denilen paradigmalar bir biçimde güncel değerlendirmeye eklemlenmeye çalışılıyor.
 Bu defa samimiyet şüphesi ortaya çıkıyor.
 Diyelim günümüzün değerli entelektüeli eski Ülkü Ocak’lı, ya da Dev-Yol’cu, ve yahut İslamcı.
 Sonuç değişmiyor. Her yorum sahibi kendi kök referanslarını bir biçimde kolluyor, gençlik pratiğini teoriye uydurmaya gayret ediyor.
 Bakınız, “Samimiyet şüphesi ortaya çıkıyor” dedim.
 Esasında bu kişilerin samimi olmadıklarına da pek ihtimal vermiyorum.
 İnsan aklı biriktirdiklerinden hareketle ve tecrübelerine bağımlı bir mantık silsilesiyle çalışır.
 Sizleri bugünlere taşıyan fikirler, başlangıç ateşlerini o bahse konu yerlerden alırlar. Kendi başınıza steril bir ortamda; kabullenme, sorgulama, tartışma, karşı çıkma süreçlerini oluşturamazsınız.
 Kişisel olarak kendinizi özgürleştirirken, yetiştiğimiz ideolojik kampların üzerindeki derin etkileri, söylem bazında “terkler” ve “vazgeçişlere” konu edilse de bir tarafınıza bir şekilde yapışmıştır.
 Konuyu siyasal ve sosyal sorunlar da etkileyici yorumlar oluşturan aydınlarımız üzerinden örneklemek istemiyorum.
 Dilerseniz daha hafif bir konuda dediklerimi anlaşır kılabilirim.
 Efendim, futbola ilgi duyanlar, bağlı olarak bir takıma gönül verenlerdir.
 Sözümüz sıradan, fanatik olan taraftarlara değil.
 Daha ziyade, yaşamın pek çok alanında başarı sağlamış ve sosyal tercihlerinde futbola özel bir önem veren aklı başında insanlara.
 Türk futbolu 1 Temmuz 2011’den beri şike tartışmalarıyla adeta yıkılıyor.
 İşe dahil olmayan kalmadı. Aylardır tartışıyoruz.
 Mesele “şike” olunca “entelektüel namus” denilen kavram aklımıza geliyor.
 Futbolun, müsabaka sonucunun belirsizliği korunduğu takdirde bu ilgiyi hak edeceğini düşünüyoruz.
 Dolayısıyla bu keyfi oluşturan en temel değer konusunda herkesin müttefik olmasını bekliyoruz.
 Ama bu böyle olmuyor. En münevver bellediğimiz insanlar, o zehir gibi işleyen beyinlerini tuttukları takımların kısa vadeli menfaatlerine uyumlu bir şekilde işletiyorlar.
 Hani, nasıl olur diyorsunuz, arkasından “hayatın gerçeği bu herhalde” deyip, susuyorsunuz, “ilke”, “usul”, “tutarlılık” gibi kavramlara rahmet okuyorsunuz.

Yazarın Tüm Yazıları