Asgari mutabakat deklarasyonu

24 HAZİRAN’a gelirken “tahammülsüzlük barometresi” çılgın bir tempoda giderek yükseliyor. Bu iş böyle gidemez.

Haberin Devamı

Taraflar öylesine bilenmiş durumda ki iktidarı teslim etmek de, teslim almak da bir “beka” sorunu gibi algılanıyor.
Bağlı olarak söylemler sertleşiyor, “idam, imha” lafları kolayından sarf ediliyor, demokrasinin naifliği kayboluyor.
Bakınız, bu denli ayrışmışsak o zaman zaten “bölünmüşüz” demektir. İşin tadı öylesine kaçmaya başladı ki, bu ortamda ne ekonomi kalır, ne huzur ve hatta ne de güvenlik. Kim kazanırsa seçim sonrasında birinci vazifeleri tansiyonu düşürmek olmalı. Tavırlar yumuşamaz, tırmandırılmaya devam edilirse “iç barış”, “kör değiliz”, sürdürülemez.
Ukrayna, Yugoslavya, Bosna, Sırbistan, Mısır, Suriye, Irak... Bulunduğumuz coğrafyanın yakın geçmişinde yaşananların memleketimizde de olmayacağını kim garanti edebilir? Her dakika, birbirimizin sinir uçlarına basarak, husumetlerimizi koyulaştırarak nereye varabiliriz?
Diyeceğimiz, “seçim” bile anlamını kaybediyor. Tarafların içine sindireceği, kabullenip sulh olacağı, birlikte ileriye bakacağı bir “çözüm aparatı” olmaktan süratle çıkıyor. Bu aşamada bir mucize silkinme ihtiyacı içindeyiz. Siyasetçilerimizin unuttukları bir başka tür “basiret”in ayağa kalkması gerekiyor. Kendi başlarına manifestolar yayınlayacakları yerde beraberce asgari mutabakatların oluşturulması icap ediyor.
Özetle; freni patlamış kamyonun durdurulması gerekiyor.

-----

Dejenerasyon

Haberin Devamı

İNCİRALTI okaliptüslü yol üzerinde bir takım garip isimli mekanlar peydah oldu. Stolkh hookh, Mojo, Okka, Racon...
Pek öyle derme çatma yerler değiller. Hatta bazılarında “kırmızı kadifeli” iskemleler bile var (!)
Anladığım, nargile içilen mekanlar bunlar. Nargile dediysek de tömbeki değil, bir takım kimyasallarla takviyelemiş, meyveli denilen muhtemelen kanserojen tütünler servis ediliyor. Toplumumuz, sanki zor zamanlardan geçiyor ve bir tuhaf kimliksizlik halleri artan ölçüde gençliğimizi sarıyor.

-----

Ver faizi gelsin dolarlar

TÜRKİYE riskli ülkeler kategorisinde. Yani yabancı yatırımcı yönünden “para”nın güvenliği tam değil. Bu böyle diye yabancıların ilgisi biter diye düşünmeyin. Batı, fonlarının küçük bir yüzdesini bu neviden ülkelere tahsis eder.
Tamam risk yüksektir. Ama getirisi de ona göredir. Vaktiyle itimat telkin eden bir ülkeydik. Dünyada da kaynak boldu.
Bu sebeple borcumuz 450 milyar dolara çıktı.
Son birkaç yıldır disiplinimiz kaybolmaya başlamıştı. Yanı sıra “para” ABD’ye yönelmeye başladı. Dolayısıyla, bizim daha da cazip olmamız icap ediyordu. Hani uzun vadeli yatırımcının gözünden düşmeye başlasak da, en azından “faiz” vererek “maceracı fonları” ülkemize çekebilirdik. Önce direndik, derken artırmaya başladık faizi. Bedeli ödemeyi kabul ettikten sonra sıcak para kulaklarımızdan akar. Hatta hukuk, guguk pek dert etmez.
Tefeci acımasızlığının sonuçlarını geçmişte yaşamıştık. Heyhat, yine aynı film vizyona girdi.

-----

An itibarıyla İYİ Parti

Haberin Devamı

İYİ Partililer biraz buruk.
Muharrem İnce, performansı ile yüzde 25-30’luk bir taban oluşturunca, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olası ikinci tur beklentileri azaldı.
Meral Akşener’in şansını daha yüksek görüyorlardı. Konuştuğumuz yetkililer “oyunu maalesef yine Tayyip Erdoğan kurdu” diyorlar. Yani CHP’nin bilinen bagajları ile Tayyip Erdoğan’ın tercih edeceği bir aday olduğuna işaret ediyorlar.
Ayrıca Muharrem İnce’nin kimlik siyasetini yanış buluyorlar.
Mesela “Kürt meselesi” vardır söylemi ile birleştirici olamayacağını, hatta İyi Parti tabanını kendisinden uzaklaştırdığını ifade ediyorlar. Gördüğümüz, mecliste bile, şayet fotoğrafa HDP dahil edilirse İyi Parti’nin birlikte hareket etme anlayışına temkinli yaklaşacağı. Yani, sanki “yol arkadaşlığı” 24 Haziran’da bitecek gibi.
Bu seçimleri “demokrasiye tamam mı, devam mı” olarak gördüklerini, başarılı olunması halinde en geç 1 yıl içinde erken seçim olacağını belirtiyorlar. Muharrem İnce’nin medya tarafından ısrarla ön plana çıkartıldığını, kendilerine, HDP ve Saadet Partisi’ne açık haksızlık yapıldığını söylüyorlar.
Son olarak, ülkeyi “Abdullah Gül” seçeneğinden kendilerinin kurtardığını ifade ederek, iktidarın esas oyununu bozduklarını belirtiyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları