Paylaş
Pasaport İskelesi’nin tadilatı esnasında geçici olarak getirilen yüzer iskelenin adı “Agamemnon” imiş.
Bazı siyasi parti yetkilileri, bahse konu iskeleye verilen isme tepkili yaklaştı.
Agamemnon, Troya savaşları döneminin mitolojik bir figürüdür.
Aynı ismi taşıyan Balçova’daki kaplıcalarda söylentiye göre şifa bulmuş, bu sebeple kaplıca onun ismiyle anılmaya başlanmıştır.
Agamemnon’un Ege’deki izleri üzerine kitaplar yazılabilir.
Bakınız, üzerinde yaşadığımız coğrafya hiç kuşku yok insanlık tarihinin doğal dekorudur.
Bu topraklar çok sayıda uygarlığın beşiği olmuştur.
Bizler kesintisiz gelen insani dokunun büyük ölçüde Müslüman ve Türk olmuş son temsilcileriyiz.
Aslında tüm Anadolu böyledir.
Agamemnon’lar, Hektor’lar, Seferis’ler, tıpkı Hasan Tahsin’ler, Atilla İlhan’lar, Sezen Aksu’lar gibi aynı gökyüzünün ortak değerleridir.
Agamemnon’a yabancı kültür diye itiraz edilirse; Ayasofya, İzmir, Cunda, Aya Yorgi ve daha yüzlercesine hatta Anatolia’dan gelen Anadolu’ya karşı çıkmamız gerekir.
Neyse; yeri geldiğinde 8 bin yıllık tarihimizle övünüyorsak, bu yerlerin ve bu insanların esasında “biz” olduğunu da idrak ediyor olmamız gerekir.
Ayrıca, Büyükşehir Belediyesi’nin bahse konu kent zenginliğimize dair savunma ihtiyacı duyması, İzmirlilere ilave bir haksızlık olmuştur.
-----
Kan kaybeden demokrasi
TRUMP adeta derdest edilip, paketlendi ve ABD’nin başından uzaklaştırıldı.
Bu adam hala en az yüzde 45 Amerikalı’nın desteğine sahip.
İktidarda olduğu yıllar boyunca nezaketten uzak, kaba saba, kural tanımayan, başına buyruk bir yönetim tarzı ile tahammül sınırlarını zorlamıştı.
“Demokrasi” bu gibilere imkân sağladığı için kendini tartışılır kılıyor, felsefesine kan kaybettiriyor.
Trump, en başından beri müesses nizamın ihtiyatla yaklaştığı türden bir liderdi.
Ezilenler, hıspanikler, zencilerin yanı sıra, zenginler ve elitler de ondan hoşlanmıyordu.
Yüzeysel, ırkçı, kültürsüz, dünyayı kendi dar bakışıyla algılayan Orta Amerikalı beyaz seçmen, bu zihniyeti ülkenin başına oyları ile musallat etti.
Ne yazık ki, “arızalı tercih olgusu” sadece Amerika için geçerli değildir.
Dünyanın pek çok fakir ülkesinde popülist söylemlerle, orta-alt gelir gruplarını etkileyen siyasetçiler iktidar oluyor.
Pek tabii, demokrasi seçimle gelenin, sorunsuz bir şekilde de gideceği varsayımına dayanır.
Ancak, bu neviden liderler mevcut sistemi dejenere ederek “değişim” dinamiğini, gerekirse zor kullanarak durdurma eğilimindedirler.
Bu kural refah toplumu olsanız bile değişmiyor.
ABD, bu yönü itibariyle şok edici bir örnek olmuştur.
Zaten dünya öyle bir evreye geçiyor ki, uzun olmayan bir zamanda “teknolojik efendiler”, temsili demokrasiye itibar kaybettiren despot liderleri bahane ederek, oligarşik yönetimlerini meşrulaştıracaklardır.
Bu anlamıyla dijital patronlar Trump’a minnet borçludur.
Paylaş